MEDENİYETLER ŞEHRİ KARS VE
MEDENİYETLER LEZZETİ
GRAVYER
Bugünlerde en popüler kültür rotalarından biri hiç
şüphesiz ki Kars ve çevresidir. Özellikle karlarla kaplı kış aylarında Kars
ülkemizin masalsı şehirlerindendir.
Doğuda olup batılı özelliklere sahip olan Kars, ülkemizin
Doğu ile Batı arasında medeniyete ve lezzete açılan bir kapı niteliği taşır,
ülkemizin en soğuk illeri arasında bulunan bu gizemli şehir; her sabah ülkemizin
ilk güneş ışınlarını karşılar, çünkü Türkiye’de güneş ilk Kars’tan doğar ve
yılın ilk kar taneleri buraya düşer. Karla kaplı dağlarıyla kış turizm merkezi
olarak bilinen Kars, Türkiye’nin önemli turizm merkezlerinden Sarıkamış Kayak
Merkezi’ni il sınırları içinde bulundurur.Bir diğer eşsiz özelliği ise tarihteki en eski
yerleşim yerlerinden biri olmasıdır.Kars adı milattan önce 130-127 tarihleri arasında Kafkas
Dağları'nın kuzeyinden Dağıstan'dan gelerek bu havalide yerleşen Bulgar
Türkleri' nin “Velentur” boyunun “Karsak oymağından” gelmektedir.Urartular, Selçuklular, Ermeniler ve Osmanlılar döneminde Batlamyus Kars'a; “Khorsa”, Strabom ise;
“Khorzene” demektedir. Bir söylentiye göre de; Gürcü dilinde “Kapı kenti” anlamına
gelen “Karis Kalaki”den gelmektedir.
1855 Osmanlı Rus savaşında şehir gösterdiği
kahramanlıktan dolayı ‘Gazi’
unvanını almaktadır.
Kars, Rusların hakimiyeti altında
olduğu 1877-1917 yılları arasında Hollanda’dan gelen mimarlar tarafından yeni
bir kimliğe kavuşturuldu.Izgara planlı,
birbirine paralel ve dik kesen geniş caddeler üzerinde, Baltık mimari tarzında,
bazalt taşından, dış cepheleri sütunlar ve bordür kabartma taşlarla süslenen,
tek veya iki katlı binalar yapıldı. Binalarda, her odada yer alan şöminelerden,
duvarların içinde gizlenmiş borular ile odanın dört bir köşesine yayılan ‘peç’ isimli kalorifer sistemi
bulunmaktadır.
Hollanda ve Rus Kültüründen bir çok esintiler taşıyan Kars, mimari ve
sanatsal açıdan bir çok esere sahiptir; aynı zamanda Türkiye’de en fazla heykel
bulunan şehirdir.
Bir çok medeniyete
ev sahipliği yapan kentte ufak bir geziye çıksanız, her sokakta farklı
medeniyetlerin ve kültürlerin mimari ve sanat eserlerine rastlarsınız. Kars’ta
dolaşmak medeniyetler arası seyahat etmek gibidir. Benim düşünceme göre en
önemli iki örnek günümüzde Fethiye Camii ve Defterdarlık Binasıdır.
Kars’ın mimari
sembollerinden biri olan Fethiye Camii, Alexander Levski Katedrali adıyla 1905
yılında; Çarlık Rusya’sı Dönemi’nde Rus- Japon Savaşı sonrası Rus Ordusu
tarafından inşa edildi ve 1953 yılında
kubbeleri söküldü, 1970 yılına kadar kapalı spor salonu olarak
kullanıldı. 1985 yılında camiye çevrildi ve yanına 2 tane minare eklendi. Yapımında
çoğunlukla granit ve bazalt taş kullanılan kilisenin dış cephesinde çok güzel
geometrik ve bitki desenlerinden oluşan süslemeler bulunmaktadır.
Günümüzde Defterdarlık Binası olarak kullanılan, daha önceleri Vali Konağı
olarak kullanılmış bir diğer mimari eser, Çarlık Rusya’sı Dönemi’nde Baltık
mimari tarzında yapılan en önemli eserdir. Üç katlı binanın dış cephesi kartuş
süsleme sanatı kullanılarak yapılmıştır. 1980 yılından sonra restore edilip
Defterdarlık Binası olarak kullanılmaya başlanmıştır.
KARS GRAVYERİ
Kültürel anlamda büyük bir öneme sahip Kars şehrimizin bir de
medeniyetlerin buluşmasından doğan muhteşem bir peyniri vardır.
Kars Gravyerinin
sırrını Kars'ın Boğatepe Köyüne çok uzaklardan gelen bir gönüllü;
İlhan Koçulu' nun Alman İmparator ailesinden köklenen büyük dedesi Alexander
Kaiser taşımış. Masalsı bir sessizlik içerisindeki Kars’ın kış gecelerinde,
caddeleri aydınlatan lambaların sarı ışığı beyaz karlar üzerinde sapsarı
yansır, işte o sapsarı ışık Kars Gravyerine de sarı rengini vermiştir sanki.
Bu eşsiz lezzetli peynirin üretiminde, bahar aylarında dağlarda otlayan ineklerin sütü kullanılırmış. Ayrıca birde Gravyer yapımında büyük dede Alexander' ın getirdiği, alaşımına altın ve gümüş katılmış; üretimde 150 yıllık dev bakır kazanlar kullanılıyormuş. Mayayı İlhan Koçulu, şirdenden kendi hazırlıyormuş ve upuzun sabırlı bir çaba sonrasında, tıpkı ‘’Uyuyan Güzel’’ masalındaki prenses gibi ‘’6 upuzun ay’’ uyumaya bırakılıyormuş bu doğa harikası peynir. İşte bu masalsı gravyer medeniyetlerin lezzeti.
Bu eşsiz lezzetli peynirin üretiminde, bahar aylarında dağlarda otlayan ineklerin sütü kullanılırmış. Ayrıca birde Gravyer yapımında büyük dede Alexander' ın getirdiği, alaşımına altın ve gümüş katılmış; üretimde 150 yıllık dev bakır kazanlar kullanılıyormuş. Mayayı İlhan Koçulu, şirdenden kendi hazırlıyormuş ve upuzun sabırlı bir çaba sonrasında, tıpkı ‘’Uyuyan Güzel’’ masalındaki prenses gibi ‘’6 upuzun ay’’ uyumaya bırakılıyormuş bu doğa harikası peynir. İşte bu masalsı gravyer medeniyetlerin lezzeti.
Hepimizin yolunun bir gün Kars’a
düşmesi dileğiyle....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder