22 Nisan 2020 Çarşamba

İKİNCİ BİSİKLETLİ KADINLAR ÇALIŞTAYI



Bisikletli Kadınlar bu yıl ikinci kez Dünya Kadınlar Gününden bir gün önce Kadıköy Yeldeğirmeni’ nde buluştu ve sabah 10’dan akşam 10’a kadar bisiklet kültürü ve bisikletle yaşamı konuştu.

Zincir Kıran Kadınlar ve Engelsiz Pedal derneği tarafından ilki geçen yıl düzenlenen ‘Bisikletli Kadınlar Çalıştayı’, bu yıl ikinci kez Kadiköy ilçesinin Yeldeğirmeni Mahallesi’ndeki Tasarım Atölyesi Kadiköy’de gerçekleşti.

7 Mart 2020 Cumartesi günü bisikletle yaşama gönül veren kadınlar buluştu ve bisikletle yaşamı konuştu. Etkinlikte Türkiye’nin dört bir yanından gelen kadın bisikletçiler büyük kentlerde bisikletle yaşamın zorlukları ve Belediyelerin bisiklet konusundaki yaklaşımları üzerinde bilgi paylaşımı yaptılar.

Etkinlik kapsamında İzmir’den gelen bisiklet sürme eğitmeni Canses Özel, genç bir kadın girişimci olarak bisiklet sürme eğitimlerine nasıl başladığını ve bisiklet sürmenin faydalarını çocuklara aktarmak için yaptığı aktiviteleri, yetişkinlere yönelik bisiklet eğitimlerinin kapsamını ve özellikle eğittiği kişilerin bisikletle hayatlarını nasıl devam ettirdiklerini heyecanla anlattı.

Temel Bisiklet eğitiminin önemini vurgulayan Özel, her yaşta bisiklet sürülebileceğinden ve her yaştaki öğrencilerinden görsel örnekler verdi. 81 yaşındaki öğrencisinin bisiklet eğitimi sonrasında kendisini ne kadar özgür hissettiği üstünde durarak, bisiklete binmenin özellikle kadınlar için büyük bir özgürlük olduğunu vurguladı. Bunun yanında ülkemizdeki bisiklet yarışları şartları ve işleyişi hakkında konuşuldu.

Kadıköy Belediyesinden, sivil toplum kuruluşlarından, her iki derneğin üyelerinden ve 13 konuşmacının takipçilerinden oluşan izleyiciler, etkinlikten çok fazla keyif aldıklarını belirttiler ve bu tip etkinliklerin çoğalmasının özellikle şehirlerde bisikletle yaşayan kadın erkek herkesin hayatını daha rahatlatacağını belirttiler.

Etkinlik Emre Zengin tarafından çekilen Kadiköy-Pendik minibüs hattının çaycısı olarak bilinen Belgin Abla’nın (Aydın) hayatını anlatan ‘’Çay var içersen’’ belgeseli ile tamamlandı. Etkinliğin sonunda Zincirkıran Kadınlar Derneği, Engelsiz Pedal Derneği ve Kadıköy Belediyesi Belgin hanıma hayalini kurduğu bir iş hayatı ve bembeyaz elektrikli bir bisiklet hediye etti. 

Bisikletle yaşamak seyahat sanatının en incelikli alanlarından biri, bisiklet üzerinde seyahat edenler yerel halka daha fazla dokunur ve seyahatten daha çok keyif alır ve anılar biriktirirler.


ATATÜRK İLE CUMHURİYETİ YAŞAYAN KADIN


Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’ndan önce Osmanlı İmparatorluğunda ilk anayasa 1876’da ‘’Kanuni Esasi’’ adıyla kabul edildi ve Meşrutiyete geçildi fakat ne yazık ki Osmanlı’nın ilk anayasasında kadınlardan söz edilmedi ve anayasada seçme ve seçilme hakkı erkek hakkı olarak görüldü. Dünya üzerinde bir çok ülkede kadınlar seçme ve seçilme hakları için büyük uğraşlar verdi ilk kez kadınlar bu hakkı 1893 te İngiltere hakimiyetindeki Yeni Zellanda’ da aldılar.

Sonra sırasıyla 1902 Avustralya, 1907 de Finlandiya’da kadınlar seçme ve seçilme hakkına sahip oldular. Osmanlı İmparatorluğunda 1908 yılında 2.Meşrutiyet ilan edildi ama yine kadınların seçme ve seçilme hakkı konusunda hiç bir değişiklik yapılmadı. 1909 yılında bir grup kadın Meclis-I Mebusan’ a dinleyici olarak girmek istedi ama bu durum basında tartışma konusu oldu. 1909-1912 yılları arasında Kanuni Esasi’de değişiklikler yapıldı ama kadınların siyasal hakları konusunda bir adım atılmadı.

Osmanlıda 1908 yılında Nüsha-I Mefharet isimli kadın dergisi çıkarıldı ve derginin kapağında ‘Yaşasın Millet Meclisi’ diye ifadeler kullanıldı, böylelikle Millet Meclisi kavramı ilk defa Nüsha-I Mefharet isimli dergide kullanıldı. Sonrasında birçok kadın dergisi çıktı ve bu dergilerde Osmanlı’nın ilk okur yazar kadınları yazılar yazdılar; Fatma Aliye ve Nezihe Muhittin gibi hanımlar Osmanlı’nın kadın hareketinin öncülüğünü yapma konusunda başarılı oldular. 1914- 1918  1. Dünya Savaşı Döneminde kadınlar cephede ve cephe gerisinde zorunlu olarak çalıştılar, 1919-1922 Milli Mücadele’de ise kadınlar büyük fedakarlık gösterdiler ve savaşan askerlerle birlikte ön saflarda savaştılar.

Türkiye Cumhuriyeti’nde kadın devriminin başlangıcı

Atatürk’ün 23 Nisan 1920’de TBMM’yi  açmasından sonra, Nisan 1923’te Milletvekili Seçme Kanunu değiştirildiği halde, yeni kanuna göre seçme seçilme hakkı sadece erkek hakkı olarak kaldı. Bu sırada yapılan nüfus sayımlarındaki kadın sayısı kabul edilmedi, hep erkeklerin hakları ön planda tutuldu. 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edildi ama ilk anda cumhuriyet kadınlarına seçme ve seçilme hakkı verilmedi. Dünyada ise 1913 Norveç, 1915 Danimarka gibi Avrupa Ülkelerinde kadınlar seçme ve seçilme haklarını kazanmaya başladı. 1920 de Amerika’da kadınlar bu hakkı elde etti.

Atatürk, 1926 yılında kadın devriminin büyük adımını attı ve Türk Medeni Kanunu’nu kabul etti. Böylelikle kadınlar temel haklarına kavuşmanın sevincini yaşadılar. Ama siyasi haklar konusunda işler biraz zordu. 1927 yılında, kadınların seçme ve seçilme hakkı mücadelesinde Türk Kadınlar Birliği oluşturuldu ve bu birlik kadına siyasi haklar sağlamak için çalışılması gerekildiğini belirtti. Dernek Başkanı Nezihe Muhittin Hanım, kadınların siyasi haklar kazanması konusunda ülke çapında kampanya başlattı. Bu kampanya çok başarılı oldu ve 3 Nisan 1930 tarihinde kabul edilen Belediyeler Kanunu ile kadınlara belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı tanındı, bunun yanında 26 Ekim 1933 tarihinde Köy Kanunu’nda değişiklik yapılıp kadınlara köy ihtiyar heyeti için seçme ve seçilme hakkı verildi. 5 Aralık 1934, tarihimizde en onurlu ve önemli günlerden biridir, çünkü bugün kadınlara ilk kez siyasal haklar verildi.

Kadın Devrimi, Atatürk’ün en ileri devrimlerinden bir tanesidir.

Bu devrim sayesinde kadınlar artık Türkiye Cumhuriyeti’nde erkeklerle eşit haklara sahip bireyler olarak seçme ve seçilme hakkını tam olarak elde edebildi. Başbakan İsmet İnönü, meclis kürsüsüne geldi ve ‘Kadınların Türk tarihindeki haklı yerleri, erkeklerle beraber daima memleketin ve milletin alın yazısı üzerinde söz ve etki sahibi olmalarıdır.’ açıklamasında bulundu.

191 milletvekilinin imzasıyla meclise sunulan anayasa değişikliği
teklifi 258 milletvekilinin oy birliğiyle kabul edildi ve anayasanın 10. Ve 11. Maddeleri değiştirildi. 2599 sayılı kanunla kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkı verildi, 8 Şubat 1935 tarihinde yapılan milletvekili seçimlerinde kadınlar ilk kez oy kullandılar ve milletvekili seçildiler. Seçim sonunda 383 erkek ve ilk kez 18 kadın milletvekili seçildi.Böylelikle Türkiye Cumhuriyetinde artık kadınlar ön plana çıkmaya başladılar ve kadınlara karşı hoşgörülü davranma duygusu oluşmaya başladı.

Atatürk, 5 Aralık 1934 tarihinde Türk kadınlarına milletvekili seçme ve seçilme hakkının verilmesi üzerine şu sözleri söyledi;‘Bu karar, Türk kadınına sosyal ve siyasi hayatta tüm milletlerin üzerinde yer vermiştir. Siyasi hayatta belediye seçimlerinde tecrübe kazanan Türk kadını, bu defa milletvekili seçme ve seçilme şartıyla, haklarının en büyüğünü elde etti. Çağdaş ülkelerin çoğunda kadınlardan esirgenen bu hak, bugün Türk kadınının elindedir ve onu yetki, ehliyetle kullanacaktır.’

Atatürk Cumhuriyeti, dünyada kadınlara seçme ve seçilme hakkı veren öncü ülkelerden biridir. Bu yüzden Uluslararası Kadın Hakları Derneği’nin 12.Kongresi, 22 Nisan 1935 tarihinde Beylerbeyi Sarayı’nda Türk Kadınlar Birliği’nin ev sahipliğinde yapıldı.

CUMHURİYET TARİHİNDE ERKEKLERLE EŞİT HAKLARA SAHİP KADINLAR

Kurtuluş savaşı boyunca erkeklerin yanında olan ve onlarla birlikte ülkesinin özgürlüğü için büyük bir mücadele veren Türk kadını genç Türkiye Cumhuriyet’inin ilk yıllarında artık erkeklerin çalıştığı her iş kolunda çalışmaya başladı. Türkiye’nin her yanından üstün yetenekli genç kadınlar çıkıyordu.


İlk KAPTAN KADIN olan Bedriye Tahir Gökmen

Müdafa-i Hukuk-u Nisvan (Kadın Haklarını Koruma Derneği) kurucusu Ata Paşa’nın kızı Belkıs Şevket Hanım uçak alımına yönelik Donanma tarafından açılan bağış kampanyasında destek sağlamak için çok çalıştı ve ilk uçan Müslüman kadın olmak istedi. Bu uğurda 1913’te büyük uğraşlar verip ilk kez Müslüman bir kadın olarak uçmayı başardı fakat Osmanlı’da ilk uçak alınmasını başarmadı. Belkıs Şevket hanımın uçuşu Türk kadınlarının, fırsat verildiğinde her türlü işi en iyi şekilde yerine getirebileceklerini ispat etmiş ve gelecek nesillere bu anlamda en iyi mesajı vermişti.

İşte Türkiye Cumhuriyet’inin ilk Türk kadın kaptan pilottu olan Bedriye Tahir Gökmen belki de Belkıs Şevket Hanımın hayalini ilk gerçekleştiren kadındı.
Bedriye Tahir Hanım önceleri Gökmen Bacı olarak tanınırken, soyadı kanunundan sonra Gökmen soyadını aldı. 1932 yılında Vecihi Uçuş Okulu’nda Havacılık eğitimine başlayan Gökmen, 1933 yılında uçuş konusunda uzmanlaşıp bröve belgesini aldı.Gökmen, bu mesleğe gönül verdiği ilk yıllarda havacılık merakından dolayı sürekli tepkiler ve engellenmelerle karşılaştı ama hiç yılmadı. Sonunda Havacılıkla uğraştığı için aylık maaşları kesildi ve işten atıldı.

1934 yılında Vecihi Uçuş Okulunun verdiği uçuş brövelerin onaylanması için bu okulun öğrencilerinin Hava Kuvvetleri Müsteşarlığı tarafından hazırlanan sınavdan geçirilmesi istendi. Fakat okulun faal uçağındaki arıza nedeniyle sınav yapılamadı ve Hava Kuvvetleri heyeti  okula tekrar gelmeyi kabul etmeyince Vecihi Uçuş okulu kapandı. Okul kapanınca Gökmen Bacı’nın pilotluğu onaylanmadı ama Gökmen Bacı tarihimizde ilk Türk kadın kaptan pilot olarak yerini aldı.


Dünya Tarihine adını yazdıran 20 havacıdan biri, ilk Türk Kadın Savaş Pilotu Sabiha Gökçen

1913 yılında Bursa’da dünyaya gelen Sabiha Gökçen, 1925 yılında babası ve annesinin ölümünden sonra Bursa’yı ziyaret eden Mustafa Kemal Atatürk tarafından evlat edinildi.1934 yılında Sabiha Gökçen’e ‘Gökçen’ soyadı, soyadı kanununun çıkmasıyla birlikte Mustafa Kemal Atatürk tarafından verildi. Çankaya İlkokulu ve İstanbul Kız Kolejinde eğitim gören Sabiha Gökçen, 1935 yılında Türk Hava Kurumu’nun Türk Kuşu Sivil Havacılık Okulu’na girdi ve Türk Kuşu Okulu’nun açılış töreninde yapılan planör gösterilerden etkilenerek havacılığa ilgi duydu. Okula girdikten sonra Ankara’da yüksek planörcülük brövelerini aldı; yedi erkek öğrenciyle birlikte Kırım’a gönderilerek altı aylık yüksek planörcülük eğitimini tamamladı ve 25 Şubat 1936 tarihinde ilk defa motorlu uçakla uçmaya başladı.

1936 yılında Eskişehir Askeri Hava Okulu’na giren Gökçen, burada aldığı özel eğitimden sonra savaş pilotu oldu. 1937 yılında Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı’nın da katıldığı dönemde Türk Hava Kurumu İftihar Madalyası aldı ve 30 Ağustos 1937 tarihinde askeri uçuş brövesini aldı. Ardından 1938 yılında Balkan Devletleri’nin davetlisi olarak uçakla Balkan turu yaptı.

1953- 1959 yılları arasında Türk toplumu ve Türk Kadını ile ilgili çalışmalar yaptı ve Türk kadınını dünyaya tanıttı. Aradan yıllar geçtikten sonra 1996 yılında havacılık kariyerinin en büyük ödülünü aldı ve Dünya Tarihine adını yazdıran 20 havacıdan biri olarak seçildi. Gökçen, bu ödüle layık görülen ilk ve tek kadın havacı olarak tanındı. Son uçuşunu ise 1996 yılında, (83 yaşında) Fransız Pilot Daniel Acton eşliğinde Falcon 2000 uçağıyla yaptı.

2000’li Yılların Türk Kadın Kaptan Pilotları

Cumhuriyet ile birlikte erkeklerle eşit haklara sahip olan Türk kadınları 20. Yüzyıla geldiğimizde artık bir çok alanda üstün başarıları ile hem ülkemizde hem dünyada bilinir oldular.Türk Hava Yollarında (THY) ilk kadın kaptan pilot Dilek Karabağlı halen görevine devam ediyor. Hacettepe Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği Bölümünü bitirdikten sonra THY’ye giren Dilek Karabağlı aynı zamanda Türkiye Havayolu Pilotları Derneği (TALPA) yönetimine giren ilk kadın kaptan pilottur.

THY’de 1996 yılında 7 olan kadın kaptan pilot sayısı, 2013 te 45’e yükseldi, 2016 yılında 100’den fazla kadın kaptan pilotu olan THY 10 saatlik uçuşta ilk kez kadın pilotların görev alması ile yeni bir döneme adım attı.
Chicaco –İstanbul uçuşunda ilk kez kokpitte Emel Arman ve Ferihan Işık isimli iki kadın kaptan pilot ile yapılan en uzun uçuş olarak tarihe geçen şirket 2018 yılında kadın kaptan pilot sayısını 178’e çıkardı. Bu sayı THY’de 2018 yılındaki toplam pilot sayısının 3.8 % i olarak açıklandı. Ancak şirket önümüzdeki yıllarda kadın kaptan pilot sayısını arttırarak, Avrupa’da 4.5 % olan kadın kaptan pilot oranının üzerine çıkmayı hedefliyor.


Atatürk bir çok engele karşın Türk kadınına kazandırdığı haklar sonrasında her alanda gelişen, günümüz Türk kadınlarının fırsat verildiğinde tüm iş kollarında üstün başarılar sağladığına şahit olsaydı ve Türk Kadınının kullandığı uçaklarla kıtalar arasında uçsaydı, sanırım en az bizim kadar Türk kadınlarıyla gurur duyardı.

ATAŞEHİR DRAFT KADINSAN YAPARSIN YILBAŞI ETKİNLİĞİ



7 Aralık Cumartesi günü Ataşehir Draft’ta düzenlenen Kadınsan Yaparsın Yılbaşı Etkinliği’ nde stand açıp ürünlerini paylaşan kadınlar ekşi mayalı ekmekten Bergama zeytinyağına, kristal reçineden üretilen takılardan sulu boya tablolara, deri çanta ve aksesuarlardan örgü ve ahşap ürünlere kadar birçok farklı özel tasarım yılbaşı hediye seçeneğini ziyaretçilere sundu.

Ataşehir ve çevresinden gelen birçok ziyaretçi bu etkinlikteki ürünlerden keyifle satın aldılar. Ayrıca, etkinlik çerçevesinde düzenlenen:
-Servet Derya Değerli’nin Rüya ve astroloji sohbetine,
-Sibel İnan’ın Oyunbozan Bağırsak başlıklı sağlık sohbetine,
-Betül Beyaztaş’ın İlm-i Sima (Hayatımızın şifreleri, kaderimiz ellerimizdedir.) sohbetine ilgi büyüktü.


Etkinlik gelirinin %10’unun Koruncuk Vakfı’na aktarılması aynı zamanda bu etkinliğin bir diğer sosyal sorumluluk bilincini göstermektedir.

14 Nisan 2020 Salı

COVID-19 GÜNLERİNDE KEYİFLİ BİR GEZİ HABERİM

SADECE GİDİŞ BİLETİMİ ALDIM VE GİTTİM...

Banu Akgün, gezgin bir kadın. Finans sektöründe 15 yıl Factoring konusunda çalıştı, ardından 5 yıl profesyonel bir koçluk şirketi bünyesinde bireysel ve kurumsal koçluk danışmanlıkları ve eğitimleri verdi.
2018 yılında profesyonel çalışma hayatından emekli olup uzun soluklu gezginlik hayatına başladı. Bir kadın gezgin olarak farkı, gittiği yerlerde yaşam deneyimi edinmek istemesi; artık on, on beş aylık uzun gezilere çıkıyor ve gittiği yerde o yerin yerli halkıyla birlikte yaşıyor. Kendisiyle çalışırken başladığı gezilerini ve en son yaptığı on aylık Latin Amerika gezi/yaşam serüvenini sizin için dinledim.

- Öncelikle bize gezgin olmaya ne zaman ve nasıl karar verdiniz anlatır mısınız,  profesyonel çalışma hayatınız boyunca gezgin olmak hedeflerinizde var mıydı?

- Aslında aktif çalışma hayatımın ilk yıllarından itibaren gezgindim zaten, ama çalışırken her şeyi bırakıp gitmek zaman ve para anlamında kolay değildi. Çalışırken gezmelerim öncelikle doğayı fotoğraflama gezileri olarak başladı. İş yaşamındayken tatil günleri ve izin günleri en değerli seyahat günleridir; ben de hemen her fırsatta o günleri değerlendirdim. Dolayısıyla uzun zamandır geziyorum. Tabi bu son gezim hepsinden başka, kesintisiz 10 ay sürdü. Bunun nedeni artık emekli olmam ve zaman anlamında rahat olmam.
İlk yurtdışı deneyimim 1991 yılında 25 yaşındayken, iki yıl boyunca Londra’da dil öğrenmek üzere yaşamamdı. Ben gezilerimi gittiğim yerde yaşamak ve turistik olarak ikiye ayırdım. Gittiğim yerde yaşayarak, oranın kültürünü, yaşam şartlarını öğrenerek  bambaşka bir deneyim yaşadım ve her gence böylesi bir deneyimi öneriyorum.
Profesyonel çalışma hayatım boyunca ise Almanya, Fransa gibi Avrupa ülkelerinde iş gezilerim oldu. İzinlerimde ise kısa gezi programlarımın yanı sıra  üç haftalık gezilerim oldu. Ben çok gezmeyi sevdiğim için 1993’te bir arkadaşım Tayland’a gidiyorum dediğinde ertesi gün üç haftalık izinle onunla yola çıktım ve Tayland – Singapur – Malezya’yı gezdim, sonra 1996 Peru – Bolivya; yine 3 haftalık izinle, 2000 yılında Avustralya – Yeni Zelanda yine 3 haftalık bir izinle aralarda yine kısa gezi fırsatlarını değerlendirdim; örneğin en merak ettiğim ülkelerden İspanya ve Portekiz gibi ülkelere kısa süreli gezilerim oldu. Ayrıca iki seyahatim dışında tüm seyahatlerimi yalnız yaptım, hep tek başına bir kadın olarak gezdim.

Şimdiki gezilerim farklı, artık özel bir dönem her şeyi bırakıyorum ve gidiyorum deme özgürlüğüm var.

- Gezilerinizden önce nasıl bir hazırlık yaparsınız? Gezilerinizi planlamak size ne gibi faydalar sağladı?

Seyahatten önce gideceğim yere dair araştırmalarımı yaparım. Görmek istedim yerleri önceliklendirmek için en fazla bilgiye ulaşmaya çaba gösteririm. Vaktime göre gideceğim yerleri ve nasıl gideceğimi planlarım.
Seyahatim öncesi bunları planlamayı her zaman faydalı buluyorum. Bu şekilde hem zamanı, hem bütçeyi daha iyi organize edebiliyorum.
Ama yola çıktığım andan itibaren her şeyi akışına bırakırım. Sanırım en zevkli olan kısmı burası benim için.


- Ben de bu yıl ilk olarak sizin gibi yalnız geziler yapmaya başladım, başında planlı gezmeyi düşünsem de, gezi sırasında plansız karşıma çıkan fırsatları değerlendirerek planımda olmayan yerleri gördüm, gerçekten çok zevkliydi, bence de gezinin sürprizlerine açık olmak gerek, işin keyfi burada sanırım.

- Seyahat esnasında dinç kalmak için neler yaptınız, nasıl beslendiniz, su ihtiyacınızı gönül rahatlığı ile nasıl karşıladınız?

- Özellikle uzun süreli gezilerde bu konu önem kazanmakta. Latin Amerika gezimde düzenli olarak yaptığım en önemli şey yürüyüştü. Beslenme ve su ihtiyacının karşılanması çok önemli. Gezim esnasında bir zorluk çekmedim, alışık olduğum saatlerde; sabah öğle ve akşam öğünlerimi yedim. Suyum zaten sürekli yanımdaydı. Genelde suyumu marketlerden satın almaya dikkat ettim.

- Ben sizi gap.in.time adlı bloğunuzdan takip ediyorum. 
Bloğunuzda gezilerinizi kendi çektiğiniz fotoğraflarla birlikte okuyucularınızla paylaşıyorsunuz ve bu paylaşımlarınızı üç farklı dilde yapıyorsunuz, bloğunuz sayesinde dünyanın farklı yörelerinden sizi takip edenlerle iletişiminiz var mı?

-Evet haklısın gezi notlarımı ve fotoğraflarımı paylaştığım bir bloğum var. Gittiğim yerlere, deneyimlerime dair yazılarımı paylaşıyorum. Bunu yapmak istedim çünkü ben de gezime çıkmadan önce çok sayıda blog okudum. O yollardan geçmiş kişilerin tecrübelerinden yararlandım. Bu nedenle bloğumun farklı dillerde olmasını istedim. Benim gezdiğim yerleri gezecek tüm turistlere faydalı olmayı istediğim için bloğumun üç dilde olmasını istedim.

ARTIK DÜNYAYI YAN ÇEVİRİYORUZ...


- Benim için çocukluğumdan beri en ilginç yerlerden biri Ekvator Bölgesidir. Bu  ilginç bölgede dolaşmak insana farklı bir duygu veriyor mu? O bölgenin iklimi ve yaşam şartları ile diğer bölgelerdeki iklim ve yaşam şartları arasında belirgin farklılıklar var mı bize kısaca anlatır mısınız?

-Ekvator’a ben Mayıs ayının sekizinde girdim, Kolombiya’dan; kara sınırından girdim, kuzeyden kara sınırından girip tüm ülkeyi geçip güneyde Peru sınırından çıktım. Tüm ülkeyi Ant Dağları üzerinden geçtim. Tam Ekvator çizgisi üzerinde dokuz katlı bir Anıt var, burası Kayanbe bölgesi, burada çok yüksek bir direk var, öyle yüksek ki kadraja sığmıyor ve o direk tam Ekvator çizgisinin üstünde. Dokuz katlı bu Anıt aslında bir müze ve 250m Ekvatorun güneyinde yer almakta. Ekvator çizgisinde bir çocuk bana bu Anıtın tepesinde duran ‘’Yan Yatmış Dünya’’ nın yeni bir harita görüşü olduğunu anlattı. Artık ‘’Dünyayı Yan Çeviriyoruz’’ diyorlar ve dünya haritasına farklı açıdan bakmak gerektiğini söylüyorlar. Dünya haritasında kuzey yarım küreyi yukarıda, güney yarım küreyi aşağıda görmeye alışkınız ama uzayda kuzey yukarıda güney aşağıda değil ki... Bu yeni bakış açısı ile yerküreyi ekvator çizgisini dikeye getirecek şekilde çeviriyorlar, böylece kuzey kutbu kuzey yönünde, güney kutbu güney yönünde oluyor. Ve dünya batıdan doğuya dönerken, doğuda gün doğumunu, batıda gün batımını görüyoruz. Bence de dünya bu şekilde yan yatınca daha anlamlı oluyor sanki. (bilgi için www.quisato.org)

Ekvator Bölgesi günün güneş gören saatleri açısından beni çok etkiledi. Kolombiya ve Ekvador' da bu süre tam 12 saat. Sabah 6'dan akşam 6'ya. Şansıma ben Meksika'dayken Ekim Kasım Aralık ayları ve Peru'dayken Haziran Temmuz ayları yine günde 12 saat Güneş gören günlerdi. Böyle olunca gezim boyunca hep bu şekilde geçti ve hep akşamları 18.00 - 18.30 civarı hava karardı.

Tropikal bölgeler olması nedeniyle hava sıcaklığı ve nemi de tropikal özellik gösteriyor. Öğleden sonraları belli saatlerde başlayan yağmur benim için çok ilginçti. Hiçbir zaman çok soğuk olmayan (Ant’larda değilseniz) ılıman hava karakterinin, gündüzleri sıcak bir iklim ve çevreye hakim olan latin müziğinin insanların üzerinde olumlu etkileri olduğunu düşünüyorum, gezdiğim tüm ülkelerde herkes güleç yüzlü, insanlar bolca müzik dinlemekte. Çok küçüklükten dans öğrenmeye başlıyorlar ve anında dans ediyorlar.

Mayıs ayında Ekvator'daydım biliyorsun. Mayıs ayı Adalara gitmek için iyi bir zaman mıdır diye araştırdım. Dünyadaki birçok yer gibi orası da Noel, yılbaşı, paskalya tatili gibi zamanlarda yüksek sezon. Hem çok kalabalık hem çok pahalı. Mayıs ayı tam da bu açıdan en uygun zaman. Diğer bir konu da Mayıs ayında Adadaki birçok kuş kuluçkada oluyormuş. Adalarda geçirdiğim her gün birbirinden güzel geçti hayatımda görmediğim kuşları gördüm hayatımda görmediğim köpek balıklarını gördüm. Birkaç kez şnorkelle dalış yaptım. Bu dalışların birinde çevrede çok sayıda pelikan vardı ve avlanıyorlardı. Ben de su altında durup onların suya girişlerini izledim. Boğa yılanlarının yemek yedikten sora ağaca çıkıp bir dalda yemeğini hazmettiği zamana tanık oldum, yılanın bedenin altındaki derinin enfes renklerini gördüm. Gezi tam bir belgesel tadında geçti.



- Kasım ayının ortasında sizinle bu yaz havasında deniz kenarında keyifli bir sohbet ediyoruz ama aslında yaşadığımız küresel iklim değişikliğinin bir sonucu, siz Latin Amerika kıtasında iklim değişikliğini fark ettiniz mi?

-Ant Dağları Şili’den başladığımızda doğuya uzanıyor, bu ince ülkeden yukarı çıktıkça Peru’da Pasifik denizine paralel olarak  batıya uzanıyor. Peru’da dağlar 4000 metre yüksekliğe ulaşıyor ve Ekvator’a ilerledikçe Ant Dağları yukarı doğru kıvrılıyor, tam Ekvator’da bir kavis alıyor. Ekvator’un Ant Dağları üzerindeki yerleşim birimleri 4000 -5000 metre yükseklikte, örneğin Kito şehri 2800 metrede; şehre kurulan teleferik sistemi ile ulaşılıyor, daha yukarılara yine teleferikle gitmek gerekiyor. Ekvator’un en önemli özelliği sayısı 100’den fazla olan yüksek dağları ve bunlardan 80 tanesi neredeyse hala aktif volkanik dağ. Yani yerli halk hala aktif volkanik dağlarda yaşıyor. Kolombiya sınırına gelince orada Ant Dağları üçe ayrılıyor, coğrafya tamamen değişiyor, Ant’ ların boyları kısalmaya başlıyor.

Peru’da bu yüksek dağlar arasında 4-5 volkanik göl var. Hayatımdaki ilk buzulumu gördüm, oralara 4800 metreye kadar araçlarla gidiliyor sonrasında 5000 metrelere çıkmak istersen yürümek gerekiyor, ben oralarda buzulu gördüğümde aynı bölgede eskiden gördüğüm buzul fotoğrafları aklıma geldi ve işte tam orada iklim değişikliğinin ne olduğunu ve zamanla hayatımızı nasıl etkileyeceğini anladım.

Bizim bugün bu Kasım ayında İstanbul’da yaz yaşamamız işte tam da iklim değişikliğinin bir sonucu dediğin gibi. Orada da bana 25 yaşında bir rehber anlattı onun çocukluğunda benim bu bölgeyi gezdiğim dönem olan şubat ayında şakır şakır yağmur yağarmış, oysa bizim dolaştığımız dönemde yağmur neredeyse hiç yağmadı. İklim değişikliği dünyadaki her şehir aslında yaşıyor ama insanlar bu değişikliği henüz tam fark etmiyor ne yazık ki.

10 GÜNDE GALAPAGOS

- Bloğunuzda benim ilgimi çeken yazılarınızdan biri de 10 günde Galapagos Adaları oldu. Galapagos Adaları gezinizde başınıza gelen en ilginç anınızı bizlere anlatır mısınız ? 10 günde plan yapmadan Galapagos Adalarını gezdiniz, keşki daha fazla vaktim olsaydı şunları da yapardım dediğiniz neler kaldı bizlerle paylaşır mısınız?

-Galapagos’a gitmeden uzun bir hesap yaptım ve arada çok fazla bir fiyat farkı olmaması, natüralistlerin gezi boyunca rehberlik etmesi ve ulaşım anlamında gemilerin kullanılması benim bir cruise gemisinin turu ile seyahat etmeme neden oldu. Tura katılanlar genelde Amerikalı turistlerdi.

Galapagos Adalarında olmak beni çok heyecanlandırdı. Bu adalar birçok endemik türü barındırdığı için çok özel.

- Ben Kolombiya ile ilgili çok şeyi merak ediyorum. 90 günde Kolombiya turu yapmak hayatınıza nasıl bir katkı sağladı. Böyle bir tur sonunda hayatınızda ne gibi  değişiklikler oldu? Kolombiya’da sizin en çok beğendiğiniz yer neresi oldu? Kolombiya tarafında tavsiye edeceğiniz yerler var mı? Varsa nereler?

-Kolombiya gezdiğim ülkeler arasında en sevdiğim ülke oldu. En tropik ülke olarak Kolombiya çıktı karşıma. Binlerce çeşit meyve, tropikal meyvelerin hemen hepsini denedim. Nar, mandalina karışımı gibi gözüken meyveler rengârenk ve enfes tatlarıyla benim en favori yiyeceklerim arasında yer aldı. Gradaniya diye bir meyve vardı ki, unutulmaz tadıyla hala aklımda kaldı. Ayrıca kuş çeşitliliği ile Kolombiya dünyada ikinci sırada. Birbirinden güzel farklı renklerde, boylarda, çeşitlerde kuşlar her yerde. Bir şehirden diğerine giderken otobüsün geçtiği yemyeşil bir dağ doğası içinde inişli çıkışlı yollardan geçip giderken binlerce farklı renkte canlı ve bitki görmek müthiş bir keyif. Kaldığınız hostelde bile bahçede otururken öyle farklı renkte ve şekilde kuşa rastlıyorsunuz ki, benim günümün nerdeyse yarısı bahçede o kuşları izleyerek geçti diyebilirim. İşte o bahçede elimde kameramla bol bol kuş fotoğrafı çektim. Kolombiya’da kuşlar beni benden aldı diyebilirim. Özetle bu güzel ülkede karlı dağlar hariç hemen her doğal güzellik var. Kolombiya'da ilk gittiğim yer ülkenin orta bölgesiydi. Buralar yemyeşil kahve ekili çiftliklerle doluydu. Kolombiya Amazon bölgesi de oldukça geniş. Ayrıca çölleri ile de ünlü bir ülke. Bir de tabii ki Karayip sahilleri ve Pasifik kıyıları var. Gezecek o kadar çok yer var ki...Ben 90 günlük vize süremin tanımını kullandım. Hatta bir ara ülkeye giriş çıkış yaparak biraz daha kalmayı dahi düşündüm ancak daha sonra yolcu yolunda gerek diyerek yoluma devam ettim.
Kolombiya’da gezdiğim yerler arasında en çok sevdiklerim La Guajira (Karayipler ve çöl bir arada), Amazon ormanları, Mavecure, Kafeteria bölgesi, Guatape, Salento, Jardin...

- Cuyabeno doğal parkında amazon keşif gezisi yapmak insanı nasıl değişik hissettiriyor çok merak ediyorum?

-Cuyabeno doğal parkındaki Amazon keşif gezisi beni Amazon faunasına daha da yakınlaştırdı. Daha önce hiç görmediğim boğa yılanları başta olmak üzere çok sayıda maymun ve her biri birbirinden farklı renkte ve güzellikte kuşlar, kelebekler gördüm. Ayrıca Amazon gezilerinde yollar nehir. Karadan Ekvotar’ a girmek için bir süre karadan gidip tekneye geçerek, o tekne içinde orman içindeki nehirde dolaşmak Amazon gezisi yapmak demek. Küçük motorlu, o tahtadan yapılmış kanolarda nehirde yolculuk yapıyorsunuz, bu zaten başlı başına bir değişiklik. Amazonun içinde olmak  J

Biz nehirde tur yaparken teknede bir tekneyi kullanan kişi bir de natüralist denen bir rehber vardı, natüralist teknede tur yapanlara doğa ve bölgelerdeki hayvanlarla ilgili bilgi veren kişi. Bu natüralistler iki yılda bir sınava giriyor ve sürekli bilgilerini tazeliyorlar. Yani sıradan rehberlerden çok farklılar. Tekneler hep ağaçtan yapılma ve kullananda natüralistte doğaya o kadar hakim ki, nerede motorun sesinin kapanması gerektiğini biliyorlar ve uzakta gördükleri  hayvana yavaş yavaş yaklaşıyor böylelikle turistlerin fotoğraf çekmesine ve o şahit olduğumuz doğa olayının detaylarını öğrenmemize fırsat veriyorlar. İşte Amazon gezisi denen tam bu.
Kitaplarda teorik olarak okuduklarımız ve gördüklerimizden gerçek yaşadıklarımız o kadar farklı ki, o teknede gördüklerimiz tam bir belgeselde yaşamak gibi.

SEYAHAT ETMEK İÇİN DİL BİLMEK...

-Biz gençlerin düşüncesine göre seyahat etmek için dil bilmek önemlidir. Özellikle uzun süreli kalacağınız bölgenin dilini bilmek kolaylık sağlar, siz Latin Amerika’ya giderken İspanyolca biliyor muydunuz, dil sorununu nasıl çözdünüz?

-Dil bilmek iyi olur ama dil bilmemek seyahate çıkmanın önüne geçmemeli. Bu bölgelerde İngilizce bir insan sayısının çok olmadığını öğrenmiştim. Benim niyetim de İspanyolca öğrenmekti zaten. Ben de bunu avantaja çevirdim ve kendim çalışarak, ara ara da ders alarak İspanyolcamı işime yarayacak seviyeye kadar getirdim.

- Gezinizi nasıl sonlandırdınız anlatır mısınız?

-Gezimi bir buçuk yıl planladım ama on ayda geri döndüm çünkü orada kış başlıyordu ve kendimi yorgun hissettiğim bir anda dönüş planı yapmama neden oldu. Dönüş biletimi aldıktan sonra bir turiste dönüştüm, son 20 günümde kalan her yeri görmek için koşturdum ama onun da farklı bir keyfi vardı. Gezim boyunca en önemli avantajım bedenim benimle ahenkle bu seyahati yapmama izin verdi, önemli sağlık sorunu yaşamadım. Fiziksel olarak kondisyonum iyiydi. Ailemle genel olarak whatsapp üzerinden sürekli sesli mesajlarla iletişim halindeydik, böylelikle seyahatimi uzun sürdürebildim.

- Kadınlara seyahatlerini en doğru ve verimli şekilde planlama konusunda neler önerirsiniz?

-Seyahat etmek isteyenler için gereken iki şey para ve zaman ve bu ikisinin aynı anda olması gerekiyor. Gidilmek istenen yeri iyice araştırmak ve güzel bir planlama zaman ve maliyetlere olumlu katkı yapar. Eğer zaman açısından bir kısıt yoksa yüksek sezon dışındaki zamanlar en iyisi. Ben de öncelikle seyahat gezi blogları okuyorum, tur şirketlerinin tur programlarını okuyorum. Buradan edindiğim bilgiler özellikle izlenecek rota hakkında faydalı oluyor. Bazen kendin gezmek bazen turla gezmek avantajlı. Güncel bilgiye ulaşım için de sosyal medya seyahat gruplarını takip ediyorum.

Her ne kadar bilgi toparlarsan toparla gerçek hiç bir zaman aynı değil...

-Siz olsaydınız kendinize son olarak bu gezinizle ilgili ne sorardınız?

-Ben kendime öncelikle daha iyi plan yapabilir miydin diye sorardım, bir de oraya gitmeden oraları gidip görenlerle yeteri kadar konuştun mu diye sorardım. Ben mümkün olduğu kadar çok kişiyle konuştum ama özellikle benim gezi tarzımda gezen daha fazla kişiyle konuşurdum. Bazen bana verilen bilgiler tam doğru olmadı, onların kendi bakış açısıyla aktardığı bilgiler benim bakış açıma göre farklı olabiliyordu. Ben aldığım bilgiler sonrası gitmemeye karar verdiğim yerlere sonradan gittim ve anlatılanlarla hiç alakası olmayan güzellikler yaşadım.

Özetle; her ne kadar bilgi toparlarsan toparla gerçek hiç bir zaman aynı değil. Gerçek herkesin bakış açısına göre değişiyor. O zamanki bilgileri o zamanki şartlarla değerlendirip gezini adım adım planlamalısın.


Bu güzel söyleşi ve bana vakit ayırdığınız için size çok teşekkür ederim.