26 Ağustos 2019 Pazartesi

Yeni yaşın kutlu olsun...

26 AĞUSTOS 1924


Milli mücadelemizin 100. yıldönümü dolayısıyla tarihimizde zaferlerle dolu olan Ağustos ayında Ankara’yı ziyaret ettim. Amacım Anıtkabir başta olmak üzere Cumhuriyet tarihimizin başlangıcına yolculuk yapmaktı.

Ankara’da Cumhuriyet tarihimiz yakından ilgilendiren 1. Meclis ve 2. Meclis’i, ardından Kurtuluş Savaşı Müzesini ziyaret ettim.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün; ‘Savaş, hayati ve zaruri olmalıdır. Milletin hayatı tehlikeye düşmedikçe, savaş bir cinayettir.’  tanımlaması, 1919-1922 yılları arasında yaşanan Kurtuluş Savaşı’nı özetler. Türk milleti, ülkesini ve benliğini tamamen kaybetme tehlikesiyle karşılaştığı an (13 Kasım 1918) Atatürk, yakın geleceği sezen ve yetkileri elinden alınan genç bir komutan olarak ‘Geldikleri gibi giderler.’  sözünü söyledi. Bu söz, kendine güvenen bir lidere aitti ve Atatürk öngörülerinde haklı çıkıp 2023 yılında ilk yüzyılını geride bırakacak çağdaş bir ülke yarattı.

Bağımsızlık yolunda savaşmak kadar önemli bir diğer konunun yeni bir Cumhuriyet kurduktan sonra ekonomik savaşı da kazanmak olduğunu gözlemledim.

Ziyaret Planımda olmadan karşıma çıkan değerli ve özel bir müze...

İş Bankası İktisadi Bağımsızlık Müzesi

Milli Mücadelemizin 100.yıldönümünde Ankara Türkiye İş Bankası İktisadi Bağımsızlık Müzesi’nin ziyaret etmek benim için büyük bir kazanım oldu.

Milli Mücadelenin 100. Yılı isimli sergi, müzede dolaşırken ülkesinin tarihini araştıran ve okuyan bir Türk genci olduğum halde yeni bilgiler edinmemde çok faydalı oldu; bu bilgileri destekleyen daha önce hiç bir yerde yayınlanmamış Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet tarihine ait fotoğraflar beni çok etkiledi.

İş Bankası’nın Ankara Ulus / Altındağ’da 3. Genel Müdürlük binasında bulunan müzesi 6 katlı ve her katında farklı konular işlenmiş. Müzenin zemin katında Türkiye İş Bankası’nın kuruluş döneminden günümüze kadar gelişiminden bahsedilmekte;

1. Katında 1912-1913 Balkanlar Savaşı, 1914-1918 Büyük Harp ve 1918-1919 Mondros Ateşkes Antlaşması konulu sergiler ile tarihsel gelişimi ile ele alınmış.
2. Katta ise Mütareke Başkenti özetlenmiş,
3. Kat ise 19 Mayıs 1919 Atatürk’ün Samsun’a ayak basmasıyla başlayan Milli Mücadele ve Milli Mücadelenin 100.yılına ayrılmış,
4. Katta üç cephede düzenli ordu,
5. Katta Diplomasi Savaşı, 6.katta ise Cumhuriyet’in kuruluşuna ait eserlerin bulunduğu sergi tarihimize ışık tutuyor.

Müze içerisinde  İş Bankası’nın kurulduğu günden itibaren Genel Müdürlük ve önemli şubelerinin bina maketlerini de gördüm; müzede Cumhuriyetin ve İş Bankasının tarihine mini bir yolculuk yaptım.

Cumhuriyet döneminin ilk ulusal bankası olan Türkiye İş Bankası, Atatürk'ün direktifleriyle İzmir Birinci İktisat Kongresi’nde alınan kararlar doğrultusunda 26 Ağustos 1924 tarihinde kuruldu. İş Bankası Celal Bayar'ın  liderliğinde iki şube ve 37 personel ile hizmete başladı. Nominal sermayesi 1 milyon TL'ydi. Bu sermayenin fiilen
ödenen 250 bin TL'lik bölümü ise bizzat Atatürk tarafından karşılandı.

Türkiye İş Bankası İktisadi Bağımsızlık Müzesi ziyaretimde tarihten günümüze yolculuk yapmanın yanı sıra  Cumhuriyet Tarihimizdeki başarılara ve Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’e olan hayranlığım arttı; dönemin gazetelerini inceledim, dönem içerisinde kullanılan telefonlardan başlayarak teknolojinin gelişimi ile kullanılan tüm banka aletlerini de gördüm, İş Bankasının 95 yıl içinde kullandığı reklamları inceledim, böylelikle İş Bankası’nın gelişimini net bir şekilde anlamış oldum.
İş Bankasının 95. Yaşını kutladığı bu doğum gününde hepinize Ankara’da ki bu bilgi dolu ve keyifli müzeyi ziyaret etmenizi tavsiye ederim.

Daha nice yıllara doğum günün kutlu olsun İş Bankası...



10 Ağustos 2019 Cumartesi

ANKARA’DA YAVAŞ YAVAŞ DEĞİŞİM RÜZGARLARI




                               Pembe gökdelenin sağ köşesinde Anıtkabir'i görebiliyor musunuz?

Ankara, 1920 yılından günümüze modern Türkiye’nin başkentidir. 5000 yıllık insanlık geçmişi olan Ankara, Anadolu’nun ortasında yer aldığı için kurulan medeniyetlere ev sahipliği yaptı. Türkiye’nin ikinci en büyük şehri olan Ankara’da beş milyona yakın insan yaşar ama Ankara çevresindeki yerleşim birimleriyle beraber bu sayı 6 milyona yaklaşır. Ankara, Türkiye’nin kalbidir ve  İç Anadolu Bölgesi’nin en kalabalık ilidir. Kuzeyinde Çankırı ve Kırıkkale, batısında Bolu ve Eskişehir, güneyinde Konya ve doğusunda Aksaray ve Kırşehir illeri ile komşudur. Ankara’nın il sınırları Fransa’nın ülke sınırlarına benzer bir altıgen görünümündedir.

Ankara ismi, Frig dilinde 'Angora',‘Gemi Çıpası’ anlamındadır. Ayrıca Ankara’da yapılan arkeolojik kazı çalışmalarında Roma İmparatorluğu hakimiyetinde kullanılan bozuk paralar üstünde gemi çıpası simgesi olduğu ortaya çıkarıldı. Bu nedenden dolayı Ankara’daki Türk Varlığı döneminde ve günümüzde şehrin ismi her zaman Ankara olarak kaldı. 
Bir dönem batılı ülkeler Ankara’yı Angora ismiyle anmakta ısrar ettiler ama Türkiye Cumhuriyeti’nin 1930 yılında aldığı bir kararla yurtdışından gönderilen Angora adresli mektupların sahiplerine ulaştırılamayacağı bildirildi ve böylelikle bütün dünyada şehrin ismi Ankara olarak kabul edildi.

Ankara’yı ziyaret etmeyeli 13 yıl olmuş. Bu seferki ziyaretimde Ankara’yı çok farklı buldum; çünkü kentsel dönüşüm kapsamında gerçekleşen dikey yapılaşmadan dolayı tıpkı bir önceki yazımda Büyükada’dan İstanbul’a baktığımda hissettiğim duygular içimde yeniden kabardı. Özellikle Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün ebedi uykusunu sürdürdüğü ‘‘Anıtkabir’’ in siluetinin çevresindeki gökdelenlerle bozulduğunu gözlemledim.



Ankara ziyaretimde ilk durağım Anıtkabir oldu. Anıtkabir, Atatürk’ün Anıttepe’de bulunan anıt mezarı olma  özelliğinin yanı sıra  Atatürk’ün en yakın silah arkadaşı ve 2.Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü’nün ve 4. Cumhurbaşkanımız Cemal Gürsel’in de mezarlarının bulunduğu özel bir mekandır. Anıtkabir yapılmadan önce rasat (gözlem) istasyonu bulunması dolayısıyla Anıttepe'nin ismi Rasattepe idi. 906 rakımlı bu tepede, MÖ. 12. yüzyılda Anadolu'da devlet kuran Frig uygarlığına ait tümülüsler (mezar yapıları) bulunmaktaydı. Anıtkabir'in Rasattepe'de yapılmasına karar verildikten sonra bu tümülüslerin kaldırılması için arkeolojik kazılar yapıldı. Bu tümülüslerden çıkarılan eserler, Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde sergilenmektedir. 

Anıtkabir için 1941'de açılan yarışmaya, İkinci Dünya Savaşı'nın en çetin günleri yaşanmasına rağmen Türkiye, Almanya, İtalya, Avusturya, İsviçre, Fransa ve Çekoslovakya'dan toplam 49 proje katıldı. Ancak en çok beğenilen üç proje arasında Prof. Emin Onat ile Doç. Orhan Arda'nın "25" numaralı projesi kabul edildi.

"Büyük Türk Ulusunun kalbinde yaşayan büyük adamın eserlerini ebediyete mal edecek olan Anıtkabir’in aşağıdaki esaslara göre hazırlanmasına karar verildi:
1.   Anıtkabir, bir ziyaretgâh (ziyaret yeri) olacaktır. Bu ziyaretgâha, büyük bir giriş bölümünden girilecek; ziyaretgâh, binlerce Türk'ün, Ata'sı önünde eğilerek saygılarını sunmasına ve bağlılığını bildirerek geçmesine elverişli olacaktır.
2.   Bu anıt, Büyük Ata'nın, asker Mustafa Kemal, devlet başkanı Gazi Mustafa Kemal, büyük politika ve bilim adamı, büyük düşünür ve nihayet yaratıcı büyük dehanın vasıflarının, güç ve yeteneklerinin bir timsali (sembolü) olacaktır ve onun kişiliği ile oranlı bulunacaktır.
3.   Anıtkabir'in yakından görüldüğü kadar, uzaktan da görümesi gerekir. Bu bakımdan, ulu bir siluet sağlanmalıdır.
4.   Atatürk'ün adı ve kişiliği altında Türk ulusu sembolize edilmiştir. Türk ulusuna saygılarını göstermek isteyenler, Büyük Ata'nın katafalkı önünde eğilerek bu isteklerini yerine getireceklerdir.
5.   Anıtkabir'in bir şeref bölümü bulunacaktır.
6.   Anıtkabir'de bir Atatürk Müzesi olacaktır.
7.   Anıtkabir'de bir Şeref Holü yapılacaktır. Atatürk'ün lahti buraya konulacağı için Şeref Holü, bu anıtın ruhu ve en önemli bölümü olacaktır. Şeref Holü, başta, büyük Ata'nın yarattığı Türk Ulusu olduğu hâlde, ulusumuza saygılarını sunacak yabancı devlet kurumlarının, Ata'nın lahtine yönelecekleri büyük bir salon olacaktır. Bu holde sağlanacak azamet (ululuk) ve güçlülük tesirleri, yarışmacılara bırakılmıştır. Bundan ötürü holün biçimi, boyutu ve yüksekliği için hiçbir ölçü verilmemiştir.
8.   Büyük Atatürk'ün lahdinin yeri, Şeref Holü'nün ruhunu teşkil etmektedir. Ancak, lahdin konulacağı yeri de yarışmacılar seçeceklerdir.
9.   Bunlardan başka, Anıtkabir'I ziyaret edecek büyüklerimizin ve yabancı devlet kurumlarının duygu ve düşüncelerini yazacakları bir altın kitap bulundurulacaktır.
10.  Atatürk'ün Müzesi, Ata'nın hayatının türlü devirlerine ait fotoğrafları ile kıyafetlerini ve elyazıları, imzaları, bazı eşyaları ile okudukları, inceledikleri kitapların sergelenmesine elverişli olacaktır.

Anıtkabir Komisyonu'nca hazırlanan bu açıklama, yapılacak anıt hakkında genel bir fikir veriyordu. Fakat ayrıntılara girmiyordu. Bununla birlikte, yapılacak iş konusuna iyi ışık tutuyordu. Hele yarışmaya gerecek olan sanatçıların birçok yönlerden serbestçe çalışmalarına imkân verilmesi, ortaya konulacak anıt projelerinin başarılı olacağının ilk şartlarından biri olarak değerlendirilmiş, memnunlukla karşılanmıştı.
Anıtkabir projesinin belirlenmesinden sonra, ilk aşamada kamulaştırılma çalışmaları yapıldı ve 9 Ekim 1944 tarihinde yapıma başlandı. Anıtkabir'in inşası 9 yıllık bir sürede 4 aşamalı olarak 1953 yılında tamamlandı.
Anıtkabir her yıl daha fazla ziyaretçi akınına uğramaktadır özellikle Milli Bayramlarda 7’den 70’e herkes ziyaret etmektedir. Genelkurmay Başkanlığı tarafından yapılan açıklamalara göre; Anıtkabir’e gelen ziyaretçi sayısı 2017 yılında 6.391.238 kişiyken 2018 yılında 6.581.232 kişi oldu. Umuyorum ki bu artış her sene daha fazla olacak ve ziyaretçi sayısında patlama olacaktır. Anıtkabir’i ziyaret etmeyen herkesin ziyaret etmesini tavsiye ederim. Bence, Başkent Ankara’nın  bütün vatandaşlarımız ve turistler için en önemli simgesi Anıtkabir gündüz ve gece çok daha görünür olmalı.
Ayrıca, Türkiye’nin 2. en kalabalık şehri olan Ankara’da 2006 yılına oranla genç nüfus oranında yükseliş dikkat çekmekte ve genç nüfus ön planda yer almakta. Gençler Ankara’nın daha da gelişmesi ve modernleşmesi yolunda rahatlamışlar. Ağustos ayının ilk Cumartesi gecesi Ankaralı gençlerle olmak çok hoşuma gitti, çünkü Kuğulu Park’ta, Tunalı Hilmi’de, Dikmen’de çimenler, cafeler, publar,  gençliklerinin tadını çıkaran akranlarımla doluydu.

Ankara’nın daha da gençleşmesi Ulu Önder Atatürk’ün Cumhuriyet’i ve eserlerini biz gençlere emanet etmesiyle doğru bir çizgide gittiğini gösterecektir. Ümit ediyorum ki genç nüfusun bu yükselişi bundan sonra da aynı şekilde devam edecek, modern, çağdaş, ülkemize ve dünyaya örnek olacak değerleriyle dünya şehri olmaya layık bir Ankara oluşacaktır.

Fotoğraflar: Egemen Salman