15 Aralık 2019 Pazar

GÜNÜMÜZ GEZGİN KADINLARINDAN BANU AKGÜN ‘’KAPTAN KADIN’’A ANLATTI...



SADECE GİDİŞ BİLETİMİ ALDIM VE GİTTİM...

Banu Akgün, gezgin bir kadın. Finans sektöründe 15 yıl Factoring konusunda çalıştı, ardından 5 yıl profesyonel bir koçluk şirketi bünyesinde bireysel ve kurumsal koçluk danışmanlıkları ve eğitimleri verdi.
2018 yılında profesyonel çalışma hayatından emekli olup uzun soluklu gezginlik hayatına başladı. Bir kadın gezgin olarak farkı, gittiği yerlerde yaşam deneyimi edinmek istemesi; artık on, on beş aylık uzun gezilere çıkıyor ve gittiği yerde o yerin yerli halkıyla birlikte yaşıyor. Kendisiyle çalışırken başladığı gezilerini ve en son yaptığı on aylık Latin Amerika gezi/yaşam serüvenini sizin için dinledim.

- Öncelikle bize gezgin olmaya ne zaman ve nasıl karar verdiniz anlatır mısınız,  profesyonel çalışma hayatınız boyunca gezgin olmak hedeflerinizde var mıydı?

- Aslında aktif çalışma hayatımın ilk yıllarından itibaren gezgindim zaten, ama çalışırken her şeyi bırakıp gitmek zaman ve para anlamında kolay değildi. Çalışırken gezmelerim öncelikle doğayı fotoğraflama gezileri olarak başladı. İş yaşamındayken tatil günleri ve izin günleri en değerli seyahat günleridir; ben de hemen her fırsatta o günleri değerlendirdim. Dolayısıyla uzun zamandır geziyorum. Tabi bu son gezim hepsinden başka, kesintisiz 10 ay sürdü. Bunun nedeni artık emekli olmam ve zaman anlamında rahat olmam.
İlk yurtdışı deneyimim 1991 yılında 25 yaşındayken, iki yıl boyunca Londra’da dil öğrenmek üzere yaşamamdı. Ben gezilerimi gittiğim yerde yaşamak ve turistik olarak ikiye ayırdım. Gittiğim yerde yaşayarak, oranın kültürünü, yaşam şartlarını öğrenerek  bambaşka bir deneyim yaşadım ve her gence böylesi bir deneyimi öneriyorum.
Profesyonel çalışma hayatım boyunca ise Almanya, Fransa gibi Avrupa ülkelerinde iş gezilerim oldu. İzinlerimde ise kısa gezi programlarımın yanı sıra  üç haftalık gezilerim oldu. Ben çok gezmeyi sevdiğim için 1993’te bir arkadaşım Tayland’a gidiyorum dediğinde ertesi gün üç haftalık izinle onunla yola çıktım ve Tayland – Singapur – Malezya’yı gezdim, sonra 1996 Peru – Bolivya; yine 3 haftalık izinle, 2000 yılında Avustralya – Yeni Zelanda yine 3 haftalık bir izinle aralarda yine kısa gezi fırsatlarını değerlendirdim; örneğin en merak ettiğim ülkelerden İspanya ve Portekiz gibi ülkelere kısa süreli gezilerim oldu. Ayrıca iki seyahatim dışında tüm seyahatlerimi yalnız yaptım, hep tek başına bir kadın olarak gezdim.


Şimdiki gezilerim farklı, artık özel bir dönem her şeyi bırakıyorum ve gidiyorum deme özgürlüğüm var.

- Gezilerinizden önce nasıl bir hazırlık yaparsınız? Gezilerinizi planlamak size ne gibi faydalar sağladı?

Seyahatten önce gideceğim yere dair araştırmalarımı yaparım. Görmek istedim yerleri önceliklendirmek için en fazla bilgiye ulaşmaya çaba gösteririm. Vaktime göre gideceğim yerleri ve nasıl gideceğimi planlarım.
Seyahatim öncesi bunları planlamayı her zaman faydalı buluyorum. Bu şekilde hem zamanı, hem bütçeyi daha iyi organize edebiliyorum.
Ama yola çıktığım andan itibaren her şeyi akışına bırakırım. Sanırım en zevkli olan kısmı burası benim için.

- Ben de bu yıl ilk olarak sizin gibi yalnız geziler yapmaya başladım, başında planlı gezmeyi düşünsem de, gezi sırasında plansız karşıma çıkan fırsatları değerlendirerek planımda olmayan yerleri gördüm, gerçekten çok zevkliydi, bence de gezinin sürprizlerine açık olmak gerek, işin keyfi burada sanırım.
- Seyahat esnasında dinç kalmak için neler yaptınız, nasıl beslendiniz, su ihtiyacınızı gönül rahatlığı ile nasıl karşıladınız?

- Özellikle uzun süreli gezilerde bu konu önem kazanmakta. Latin Amerika gezimde düzenli olarak yaptığım en önemli şey yürüyüştü. Beslenme ve su ihtiyacının karşılanması çok önemli. Gezim esnasında bir zorluk çekmedim, alışık olduğum saatlerde; sabah öğle ve akşam öğünlerimi yedim. Suyum zaten sürekli yanımdaydı. Genelde suyumu marketlerden satın almaya dikkat ettim.

- Ben sizi gap.in.time adlı bloğunuzdan takip ediyorum. Bloğunuzda gezilerinizi kendi çektiğiniz fotoğraflarla birlikte okuyucularınızla paylaşıyorsunuz ve bu paylaşımlarınızı üç farklı dilde yapıyorsunuz, bloğunuz sayesinde dünyanın farklı yörelerinden sizi takip edenlerle iletişiminiz var mı?


-Evet haklısın gezi notlarımı ve fotoğraflarımı paylaştığım bir bloğum var. Gittiğim yerlere, deneyimlerime dair yazılarımı paylaşıyorum. Bunu yapmak istedim çünkü ben de gezime çıkmadan önce çok sayıda blog okudum. O yollardan geçmiş kişilerin tecrübelerinden yararlandım. Bu nedenle bloğumun farklı dillerde olmasını istedim. Benim gezdiğim yerleri gezecek tüm turistlere faydalı olmayı istediğim için bloğumun üç dilde olmasını istedim.


ARTIK DÜNYAYI YAN ÇEVİRİYORUZ...

- Benim için çocukluğumdan beri en ilginç yerlerden biri Ekvator Bölgesidir. Bu  ilginç bölgede dolaşmak insana farklı bir duygu veriyor mu? O bölgenin iklimi ve yaşam şartları ile diğer bölgelerdeki iklim ve yaşam şartları arasında belirgin farklılıklar var mı bize kısaca anlatır mısınız?

-Ekvator’a ben Mayıs ayının sekizinde girdim, Kolombiya’dan; kara sınırından girdim, kuzeyden kara sınırından girip tüm ülkeyi geçip güneyde Peru sınırından çıktım. Tüm ülkeyi Ant Dağları üzerinden geçtim. Tam Ekvator çizgisi üzerinde dokuz katlı bir Anıt var, burası Kayanbe bölgesi, burada çok yüksek bir direk var, öyle yüksek ki kadraja sığmıyor ve o direk tam Ekvator çizgisinin üstünde. Dokuz katlı bu Anıt aslında bir müze ve 250m Ekvatorun güneyinde yer almakta. Ekvator çizgisinde bir çocuk bana bu Anıtın tepesinde duran ‘’Yan Yatmış Dünya’’ nın yeni bir harita görüşü olduğunu anlattı. Artık ‘’Dünyayı Yan Çeviriyoruz’’ diyorlar ve dünya haritasına farklı açıdan bakmak gerektiğini söylüyorlar. Dünya haritasında kuzey yarım küreyi yukarıda, güney yarım küreyi aşağıda görmeye alışkınız ama uzayda kuzey yukarıda güney aşağıda değil ki... Bu yeni bakış açısı ile yerküreyi ekvator çizgisini dikeye getirecek şekilde çeviriyorlar, böylece kuzey kutbu kuzey yönünde, güney kutbu güney yönünde oluyor. Ve dünya batıdan doğuya dönerken, doğuda gün doğumunu, batıda gün batımını görüyoruz. Bence de dünya bu şekilde yan yatınca daha anlamlı oluyor sanki. (bilgi için www.quisato.org)

Ekvator Bölgesi günün güneş gören saatleri açısından beni çok etkiledi. Kolombiya ve Ekvador' da bu süre tam 12 saat. Sabah 6'dan akşam 6'ya. Şansıma ben Meksika'dayken Ekim Kasım Aralık ayları ve Peru'dayken Haziran Temmuz ayları yine günde 12 saat Güneş gören günlerdi. Böyle olunca gezim boyunca hep bu şekilde geçti ve hep akşamları 18.00 - 18.30 civarı hava karardı.

Tropikal bölgeler olması nedeniyle hava sıcaklığı ve nemi de tropikal özellik gösteriyor. Öğleden sonraları belli saatlerde başlayan yağmur benim için çok ilginçti. Hiçbir zaman çok soğuk olmayan (Ant’larda değilseniz) ılıman hava karakterinin, gündüzleri sıcak bir iklim ve çevreye hakim olan latin müziğinin insanların üzerinde olumlu etkileri olduğunu düşünüyorum, gezdiğim tüm ülkelerde herkes güleç yüzlü, insanlar bolca müzik dinlemekte. Çok küçüklükten dans öğrenmeye başlıyorlar ve anında dans ediyorlar.



Mayıs ayında Ekvator'daydım biliyorsun. Mayıs ayı Adalara gitmek için iyi bir zaman mıdır diye araştırdım. Dünyadaki birçok yer gibi orası da Noel, yılbaşı, paskalya tatili gibi zamanlarda yüksek sezon. Hem çok kalabalık hem çok pahalı. Mayıs ayı tam da bu açıdan en uygun zaman. Diğer bir konu da Mayıs ayında Adadaki birçok kuş kuluçkada oluyormuş. Adalarda geçirdiğim her gün birbirinden güzel geçti hayatımda görmediğim kuşları gördüm hayatımda görmediğim köpek balıklarını gördüm. Birkaç kez şnorkelle dalış yaptım. Bu dalışların birinde çevrede çok sayıda pelikan vardı ve avlanıyorlardı. Ben de su altında durup onların suya girişlerini izledim. Boğa yılanlarının yemek yedikten sora ağaca çıkıp bir dalda yemeğini hazmettiği zamana tanık oldum, yılanın bedenin altındaki derinin enfes renklerini gördüm. Gezi tam bir belgesel tadında geçti.

- Kasım ayının ortasında sizinle bu yaz havasında deniz kenarında keyifli bir sohbet ediyoruz ama aslında yaşadığımız küresel iklim değişikliğinin bir sonucu, siz Latin Amerika kıtasında iklim değişikliğini fark ettiniz mi?

-Ant Dağları Şili’den başladığımızda doğuya uzanıyor, bu ince ülkeden yukarı çıktıkça Peru’da Pasifik denizine paralel olarak  batıya uzanıyor. Peru’da dağlar 4000 metre yüksekliğe ulaşıyor ve Ekvator’a ilerledikçe Ant Dağları yukarı doğru kıvrılıyor, tam Ekvator’da bir kavis alıyor. Ekvator’un Ant Dağları üzerindeki yerleşim birimleri 4000 -5000 metre yükseklikte, örneğin Kito şehri 2800 metrede; şehre kurulan teleferik sistemi ile ulaşılıyor, daha yukarılara yine teleferikle gitmek gerekiyor. Ekvator’un en önemli özelliği sayısı 100’den fazla olan yüksek dağları ve bunlardan 80 tanesi neredeyse hala aktif volkanik dağ. Yani yerli halk hala aktif volkanik dağlarda yaşıyor. Kolombiya sınırına gelince orada Ant Dağları üçe ayrılıyor, coğrafya tamamen değişiyor, Ant’ ların boyları kısalmaya başlıyor.

Peru’da bu yüksek dağlar arasında 4-5 volkanik göl var. Hayatımdaki ilk buzulumu gördüm, oralara 4800 metreye kadar araçlarla gidiliyor sonrasında 5000 metrelere çıkmak istersen yürümek gerekiyor, ben oralarda buzulu gördüğümde aynı bölgede eskiden gördüğüm buzul fotoğrafları aklıma geldi ve işte tam orada iklim değişikliğinin ne olduğunu ve zamanla hayatımızı nasıl etkileyeceğini anladım.

Bizim bugün bu Kasım ayında İstanbul’da yaz yaşamamız işte tam da iklim değişikliğinin bir sonucu dediğin gibi. Orada da bana 25 yaşında bir rehber anlattı onun çocukluğunda benim bu bölgeyi gezdiğim dönem olan şubat ayında şakır şakır yağmur yağarmış, oysa bizim dolaştığımız dönemde yağmur neredeyse hiç yağmadı. İklim değişikliği dünyadaki her şehir aslında yaşıyor ama insanlar bu değişikliği henüz tam fark etmiyor ne yazık ki.

10 GÜNDE GALAPAGOS

- Bloğunuzda benim ilgimi çeken yazılarınızdan biri de 10 günde Galapagos Adaları oldu. Galapagos Adaları gezinizde başınıza gelen en ilginç anınızı bizlere anlatır mısınız ? 10 günde plan yapmadan Galapagos Adalarını gezdiniz, keşki daha fazla vaktim olsaydı şunları da yapardım dediğiniz neler kaldı bizlerle paylaşır mısınız?

-Galapagos’a gitmeden uzun bir hesap yaptım ve arada çok fazla bir fiyat farkı olmaması, natüralistlerin gezi boyunca rehberlik etmesi ve ulaşım anlamında gemilerin kullanılması benim bir cruise gemisinin turu ile seyahat etmeme neden oldu. Tura katılanlar genelde Amerikalı turistlerdi.

Galapagos Adalarında olmak beni çok heyecanlandırdı. Bu adalar birçok endemik türü barındırdığı için çok özel.


- Ben Kolombiya ile ilgili çok şeyi merak ediyorum. 90 günde Kolombiya turu yapmak hayatınıza nasıl bir katkı sağladı. Böyle bir tur sonunda hayatınızda ne gibi  değişiklikler oldu? Kolombiya’da sizin en çok beğendiğiniz yer neresi oldu? Kolombiya tarafında tavsiye edeceğiniz yerler var mı? Varsa nereler?

-Kolombiya gezdiğim ülkeler arasında en sevdiğim ülke oldu. En tropik ülke olarak Kolombiya çıktı karşıma. Binlerce çeşit meyve, tropikal meyvelerin hemen hepsini denedim. Nar, mandalina karışımı gibi gözüken meyveler rengârenk ve enfes tatlarıyla benim en favori yiyeceklerim arasında yer aldı. Gradaniya diye bir meyve vardı ki, unutulmaz tadıyla hala aklımda kaldı. Ayrıca kuş çeşitliliği ile Kolombiya dünyada ikinci sırada. Birbirinden güzel farklı renklerde, boylarda, çeşitlerde kuşlar her yerde. Bir şehirden diğerine giderken otobüsün geçtiği yemyeşil bir dağ doğası içinde inişli çıkışlı yollardan geçip giderken binlerce farklı renkte canlı ve bitki görmek müthiş bir keyif. Kaldığınız hostelde bile bahçede otururken öyle farklı renkte ve şekilde kuşa rastlıyorsunuz ki, benim günümün nerdeyse yarısı bahçede o kuşları izleyerek geçti diyebilirim. İşte o bahçede elimde kameramla bol bol kuş fotoğrafı çektim. Kolombiya’da kuşlar beni benden aldı diyebilirim. Özetle bu güzel ülkede karlı dağlar hariç hemen her doğal güzellik var. Kolombiya'da ilk gittiğim yer ülkenin orta bölgesiydi. Buralar yemyeşil kahve ekili çiftliklerle doluydu. Kolombiya Amazon bölgesi de oldukça geniş. Ayrıca çölleri ile de ünlü bir ülke. Bir de tabii ki Karayip sahilleri ve Pasifik kıyıları var. Gezecek o kadar çok yer var ki...Ben 90 günlük vize süremin tanımını kullandım. Hatta bir ara ülkeye giriş çıkış yaparak biraz daha kalmayı dahi düşündüm ancak daha sonra yolcu yolunda gerek diyerek yoluma devam ettim.
Kolombiya’da gezdiğim yerler arasında en çok sevdiklerim La Guajira (Karayipler ve çöl bir arada), Amazon ormanları, Mavecure, Kafeteria bölgesi, Guatape, Salento, Jardin...

- Cuyabeno doğal parkında amazon keşif gezisi yapmak insanı nasıl değişik hissettiriyor çok merak ediyorum?

-Cuyabeno doğal parkındaki Amazon keşif gezisi beni Amazon faunasına daha da yakınlaştırdı. Daha önce hiç görmediğim boğa yılanları başta olmak üzere çok sayıda maymun ve her biri birbirinden farklı renkte ve güzellikte kuşlar, kelebekler gördüm. Ayrıca Amazon gezilerinde yollar nehir. Karadan Ekvotar’ a girmek için bir süre karadan gidip tekneye geçerek, o tekne içinde orman içindeki nehirde dolaşmak Amazon gezisi yapmak demek. Küçük motorlu, o tahtadan yapılmış kanolarda nehirde yolculuk yapıyorsunuz, bu zaten başlı başına bir değişiklik. Amazonun içinde olmak  J

Biz nehirde tur yaparken teknede bir tekneyi kullanan kişi bir de natüralist denen bir rehber vardı, natüralist teknede tur yapanlara doğa ve bölgelerdeki hayvanlarla ilgili bilgi veren kişi. Bu natüralistler iki yılda bir sınava giriyor ve sürekli bilgilerini tazeliyorlar. Yani sıradan rehberlerden çok farklılar. Tekneler hep ağaçtan yapılma ve kullananda natüralistte doğaya o kadar hakim ki, nerede motorun sesinin kapanması gerektiğini biliyorlar ve uzakta gördükleri  hayvana yavaş yavaş yaklaşıyor böylelikle turistlerin fotoğraf çekmesine ve o şahit olduğumuz doğa olayının detaylarını öğrenmemize fırsat veriyorlar. İşte Amazon gezisi denen tam bu.

Kitaplarda teorik olarak okuduklarımız ve gördüklerimizden gerçek yaşadıklarımız o kadar farklı ki, o teknede gördüklerimiz tam bir belgeselde yaşamak gibi.

SEYAHAT ETMEK İÇİN DİL BİLMEK...

-Biz gençlerin düşüncesine göre seyahat etmek için dil bilmek önemlidir. Özellikle uzun süreli kalacağınız bölgenin dilini bilmek kolaylık sağlar, siz Latin Amerika’ya giderken İspanyolca biliyor muydunuz, dil sorununu nasıl çözdünüz?

-Dil bilmek iyi olur ama dil bilmemek seyahate çıkmanın önüne geçmemeli. Bu bölgelerde İngilizce bir insan sayısının çok olmadığını öğrenmiştim. Benim niyetim de İspanyolca öğrenmekti zaten. Ben de bunu avantaja çevirdim ve kendim çalışarak, ara ara da ders alarak İspanyolcamı işime yarayacak seviyeye kadar getirdim.

- Gezinizi nasıl sonlandırdınız anlatır mısınız?

-Gezimi bir buçuk yıl planladım ama on ayda geri döndüm çünkü orada kış başlıyordu ve kendimi yorgun hissettiğim bir anda dönüş planı yapmama neden oldu. Dönüş biletimi aldıktan sonra bir turiste dönüştüm, son 20 günümde kalan her yeri görmek için koşturdum ama onun da farklı bir keyfi vardı. Gezim boyunca en önemli avantajım bedenim benimle ahenkle bu seyahati yapmama izin verdi, önemli sağlık sorunu yaşamadım. Fiziksel olarak kondisyonum iyiydi. Ailemle genel olarak whatsapp üzerinden sürekli sesli mesajlarla iletişim halindeydik, böylelikle seyahatimi uzun sürdürebildim.

- Kadınlara seyahatlerini en doğru ve verimli şekilde planlama konusunda neler önerirsiniz?


-Seyahat etmek isteyenler için gereken iki şey para ve zaman ve bu ikisinin aynı anda olması gerekiyor. Gidilmek istenen yeri iyice araştırmak ve güzel bir planlama zaman ve maliyetlere olumlu katkı yapar. Eğer zaman açısından bir kısıt yoksa yüksek sezon dışındaki zamanlar en iyisi. Ben de öncelikle seyahat gezi blogları okuyorum, tur şirketlerinin tur programlarını okuyorum. Buradan edindiğim bilgiler özellikle izlenecek rota hakkında faydalı oluyor. Bazen kendin gezmek bazen turla gezmek avantajlı. Güncel bilgiye ulaşım için de sosyal medya seyahat gruplarını takip ediyorum.
-Siz olsaydınız kendinize son olarak bu gezinizle ilgili ne sorardınız?

-Ben kendime öncelikle daha iyi plan yapabilir miydin diye sorardım, bir de oraya gitmeden oraları gidip görenlerle yeteri kadar konuştun mu diye sorardım. Ben mümkün olduğu kadar çok kişiyle konuştum ama özellikle benim gezi tarzımda gezen daha fazla kişiyle konuşurdum. Bazen bana verilen bilgiler tam doğru olmadı, onların kendi bakış açısıyla aktardığı bilgiler benim bakış açıma göre farklı olabiliyordu. Ben aldığım bilgiler sonrası gitmemeye karar verdiğim yerlere sonradan gittim ve anlatılanlarla hiç alakası olmayan güzellikler yaşadım.

Özetle; her ne kadar bilgi toparlarsan toparla gerçek hiç bir zaman aynı değil. Gerçek herkesin bakış açısına göre değişiyor. O zamanki bilgileri o zamanki şartlarla değerlendirip gezini adım adım planlamalısın.

Bu güzel söyleşi ve bana vakit ayırdığınız için size çok teşekkür ederim.