Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası’ndan önce Osmanlı İmparatorluğunda ilk anayasa 1876’da ‘’Kanuni
Esasi’’ adıyla kabul edildi ve Meşrutiyete geçildi fakat ne yazık ki Osmanlı’nın
ilk anayasasında kadınlardan söz edilmedi ve anayasada seçme ve seçilme hakkı
erkek hakkı olarak görüldü. Dünya üzerinde bir çok ülkede kadınlar seçme ve
seçilme hakları için büyük uğraşlar verdi ilk kez kadınlar bu hakkı 1893 te
İngiltere hakimiyetindeki Yeni Zellanda’ da aldılar.
Sonra
sırasıyla 1902 Avustralya, 1907 de Finlandiya’da kadınlar seçme ve seçilme
hakkına sahip oldular. Osmanlı İmparatorluğunda 1908 yılında 2.Meşrutiyet ilan
edildi ama yine kadınların seçme ve seçilme hakkı konusunda hiç bir değişiklik
yapılmadı. 1909 yılında bir grup kadın Meclis-I Mebusan’ a dinleyici olarak
girmek istedi ama bu durum basında tartışma konusu oldu. 1909-1912 yılları
arasında Kanuni Esasi’de değişiklikler yapıldı ama kadınların siyasal hakları
konusunda bir adım atılmadı.
Osmanlıda
1908 yılında Nüsha-I Mefharet isimli kadın dergisi çıkarıldı ve derginin
kapağında ‘Yaşasın Millet Meclisi’ diye ifadeler kullanıldı, böylelikle Millet
Meclisi kavramı ilk defa Nüsha-I Mefharet isimli dergide kullanıldı. Sonrasında
birçok kadın dergisi çıktı ve bu dergilerde Osmanlı’nın ilk okur yazar
kadınları yazılar yazdılar; Fatma Aliye ve Nezihe Muhittin gibi hanımlar
Osmanlı’nın kadın hareketinin öncülüğünü yapma konusunda başarılı oldular. 1914-
1918 1. Dünya Savaşı Döneminde kadınlar cephede
ve cephe gerisinde zorunlu olarak çalıştılar, 1919-1922 Milli Mücadele’de ise
kadınlar büyük fedakarlık gösterdiler ve savaşan askerlerle birlikte ön
saflarda savaştılar.
Türkiye
Cumhuriyeti’nde kadın devriminin başlangıcı
Atatürk’ün
23 Nisan 1920’de TBMM’yi açmasından sonra,
Nisan 1923’te Milletvekili Seçme Kanunu değiştirildiği halde, yeni kanuna göre
seçme seçilme hakkı sadece erkek hakkı olarak kaldı. Bu sırada yapılan nüfus
sayımlarındaki kadın sayısı kabul edilmedi, hep erkeklerin hakları ön planda
tutuldu. 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edildi ama ilk anda cumhuriyet
kadınlarına seçme ve seçilme hakkı verilmedi. Dünyada ise 1913 Norveç, 1915
Danimarka gibi Avrupa Ülkelerinde kadınlar seçme ve seçilme haklarını kazanmaya
başladı. 1920 de Amerika’da kadınlar bu hakkı elde etti.
Atatürk,
1926 yılında kadın devriminin büyük adımını attı ve Türk Medeni Kanunu’nu kabul
etti. Böylelikle kadınlar temel haklarına kavuşmanın sevincini yaşadılar. Ama
siyasi haklar konusunda işler biraz zordu. 1927 yılında, kadınların seçme ve
seçilme hakkı mücadelesinde Türk Kadınlar Birliği oluşturuldu ve bu birlik
kadına siyasi haklar sağlamak için çalışılması gerekildiğini belirtti. Dernek
Başkanı Nezihe Muhittin Hanım, kadınların siyasi haklar kazanması konusunda
ülke çapında kampanya başlattı. Bu kampanya çok başarılı oldu ve 3 Nisan 1930 tarihinde
kabul edilen Belediyeler Kanunu ile kadınlara belediye seçimlerinde seçme ve
seçilme hakkı tanındı, bunun yanında 26 Ekim 1933 tarihinde Köy Kanunu’nda
değişiklik yapılıp kadınlara köy ihtiyar heyeti için seçme ve seçilme hakkı
verildi. 5 Aralık 1934, tarihimizde en onurlu ve önemli günlerden biridir,
çünkü bugün kadınlara ilk kez siyasal haklar verildi.
Kadın Devrimi,
Atatürk’ün en ileri devrimlerinden bir tanesidir.
Bu
devrim sayesinde kadınlar artık Türkiye Cumhuriyeti’nde erkeklerle eşit haklara
sahip bireyler olarak seçme ve seçilme hakkını tam olarak elde edebildi.
Başbakan İsmet İnönü, meclis kürsüsüne geldi ve ‘Kadınların Türk tarihindeki haklı yerleri, erkeklerle beraber daima memleketin
ve milletin alın yazısı üzerinde söz ve etki sahibi olmalarıdır.’ açıklamasında
bulundu.
191
milletvekilinin imzasıyla meclise sunulan anayasa değişikliği
teklifi
258 milletvekilinin oy birliğiyle kabul edildi ve anayasanın 10. Ve 11. Maddeleri
değiştirildi. 2599 sayılı kanunla kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkı
verildi, 8 Şubat 1935 tarihinde
yapılan milletvekili seçimlerinde kadınlar ilk kez oy kullandılar ve
milletvekili seçildiler. Seçim sonunda 383 erkek ve ilk kez 18 kadın milletvekili seçildi.Böylelikle
Türkiye Cumhuriyetinde artık kadınlar ön plana çıkmaya başladılar ve kadınlara
karşı hoşgörülü davranma duygusu oluşmaya başladı.
Atatürk,
5 Aralık 1934 tarihinde Türk kadınlarına milletvekili seçme ve seçilme hakkının
verilmesi üzerine şu sözleri söyledi;‘Bu karar, Türk kadınına sosyal ve siyasi
hayatta tüm milletlerin üzerinde yer vermiştir. Siyasi hayatta belediye
seçimlerinde tecrübe kazanan Türk kadını, bu defa milletvekili seçme ve seçilme
şartıyla, haklarının en büyüğünü elde etti. Çağdaş ülkelerin çoğunda
kadınlardan esirgenen bu hak, bugün Türk kadınının elindedir ve onu yetki,
ehliyetle kullanacaktır.’
Atatürk
Cumhuriyeti, dünyada kadınlara seçme ve seçilme hakkı veren öncü ülkelerden
biridir. Bu yüzden Uluslararası Kadın Hakları Derneği’nin 12.Kongresi, 22 Nisan
1935 tarihinde Beylerbeyi Sarayı’nda Türk Kadınlar Birliği’nin ev sahipliğinde
yapıldı.
CUMHURİYET
TARİHİNDE ERKEKLERLE EŞİT HAKLARA SAHİP KADINLAR
Kurtuluş
savaşı boyunca erkeklerin yanında olan ve onlarla birlikte ülkesinin özgürlüğü
için büyük bir mücadele veren Türk kadını genç Türkiye Cumhuriyet’inin ilk
yıllarında artık erkeklerin çalıştığı her iş kolunda çalışmaya başladı.
Türkiye’nin her yanından üstün yetenekli genç kadınlar çıkıyordu.
İlk KAPTAN KADIN olan Bedriye
Tahir Gökmen
Müdafa-i
Hukuk-u Nisvan (Kadın Haklarını Koruma Derneği) kurucusu Ata Paşa’nın kızı
Belkıs Şevket Hanım uçak alımına yönelik Donanma tarafından açılan bağış
kampanyasında destek sağlamak için çok çalıştı ve ilk uçan Müslüman kadın olmak
istedi. Bu uğurda 1913’te büyük uğraşlar verip ilk kez Müslüman bir kadın
olarak uçmayı başardı fakat Osmanlı’da ilk uçak alınmasını başarmadı. Belkıs
Şevket hanımın uçuşu Türk kadınlarının, fırsat verildiğinde her türlü işi en
iyi şekilde yerine getirebileceklerini ispat etmiş ve gelecek nesillere bu
anlamda en iyi mesajı vermişti.
İşte
Türkiye Cumhuriyet’inin ilk Türk kadın kaptan pilottu olan Bedriye Tahir Gökmen
belki de Belkıs Şevket Hanımın hayalini ilk gerçekleştiren kadındı.
Bedriye
Tahir Hanım önceleri Gökmen Bacı olarak tanınırken, soyadı kanunundan sonra
Gökmen soyadını aldı. 1932 yılında Vecihi Uçuş Okulu’nda Havacılık eğitimine
başlayan Gökmen, 1933 yılında uçuş konusunda uzmanlaşıp bröve belgesini aldı.Gökmen,
bu mesleğe gönül verdiği ilk yıllarda havacılık merakından dolayı sürekli
tepkiler ve engellenmelerle karşılaştı ama hiç yılmadı. Sonunda Havacılıkla
uğraştığı için aylık maaşları kesildi ve işten atıldı.
1934
yılında Vecihi Uçuş Okulunun verdiği uçuş brövelerin onaylanması için bu okulun
öğrencilerinin Hava Kuvvetleri Müsteşarlığı tarafından hazırlanan sınavdan
geçirilmesi istendi. Fakat okulun faal uçağındaki arıza nedeniyle sınav
yapılamadı ve Hava Kuvvetleri heyeti okula tekrar gelmeyi kabul etmeyince Vecihi
Uçuş okulu kapandı. Okul kapanınca Gökmen Bacı’nın pilotluğu onaylanmadı ama
Gökmen Bacı tarihimizde ilk Türk kadın kaptan pilot olarak yerini aldı.
Dünya
Tarihine adını yazdıran 20 havacıdan biri, ilk Türk Kadın Savaş Pilotu Sabiha
Gökçen
1913
yılında Bursa’da dünyaya gelen Sabiha Gökçen, 1925 yılında babası ve annesinin
ölümünden sonra Bursa’yı ziyaret eden Mustafa Kemal Atatürk tarafından evlat
edinildi.1934 yılında Sabiha Gökçen’e ‘Gökçen’ soyadı, soyadı kanununun
çıkmasıyla birlikte Mustafa Kemal Atatürk tarafından verildi. Çankaya İlkokulu
ve İstanbul Kız Kolejinde eğitim gören Sabiha Gökçen, 1935 yılında Türk Hava
Kurumu’nun Türk Kuşu Sivil Havacılık Okulu’na girdi ve Türk Kuşu Okulu’nun
açılış töreninde yapılan planör gösterilerden etkilenerek havacılığa ilgi
duydu. Okula girdikten sonra Ankara’da yüksek planörcülük brövelerini aldı;
yedi erkek öğrenciyle birlikte Kırım’a gönderilerek altı aylık yüksek
planörcülük eğitimini tamamladı ve 25 Şubat 1936 tarihinde ilk defa motorlu
uçakla uçmaya başladı.
1936
yılında Eskişehir Askeri Hava Okulu’na giren Gökçen, burada aldığı özel eğitimden
sonra savaş pilotu oldu. 1937 yılında Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Genelkurmay
Başkanı’nın da katıldığı dönemde Türk Hava Kurumu İftihar Madalyası aldı ve 30 Ağustos
1937 tarihinde askeri uçuş brövesini aldı. Ardından 1938 yılında Balkan
Devletleri’nin davetlisi olarak uçakla Balkan turu yaptı.
1953-
1959 yılları arasında Türk toplumu ve Türk Kadını ile ilgili çalışmalar yaptı
ve Türk kadınını dünyaya tanıttı. Aradan yıllar geçtikten sonra 1996 yılında
havacılık kariyerinin en büyük ödülünü aldı ve Dünya Tarihine adını yazdıran 20 havacıdan biri olarak seçildi. Gökçen,
bu ödüle layık görülen ilk ve tek kadın havacı olarak tanındı. Son uçuşunu
ise 1996 yılında, (83 yaşında) Fransız Pilot Daniel Acton eşliğinde Falcon 2000
uçağıyla yaptı.
2000’li
Yılların Türk Kadın Kaptan Pilotları
Cumhuriyet
ile birlikte erkeklerle eşit haklara sahip olan Türk kadınları 20. Yüzyıla
geldiğimizde artık bir çok alanda üstün başarıları ile hem ülkemizde hem
dünyada bilinir oldular.Türk Hava Yollarında (THY) ilk kadın kaptan pilot Dilek
Karabağlı halen görevine devam ediyor. Hacettepe Üniversitesi İngilizce
Öğretmenliği Bölümünü bitirdikten sonra THY’ye giren Dilek Karabağlı aynı
zamanda Türkiye Havayolu Pilotları Derneği (TALPA) yönetimine giren ilk kadın
kaptan pilottur.
THY’de 1996
yılında 7 olan kadın kaptan pilot sayısı, 2013 te 45’e yükseldi, 2016 yılında
100’den fazla kadın kaptan pilotu olan THY 10 saatlik uçuşta ilk kez kadın pilotların
görev alması ile yeni bir döneme adım attı.
Chicaco
–İstanbul uçuşunda ilk kez kokpitte Emel Arman ve Ferihan Işık isimli iki kadın
kaptan pilot ile yapılan en uzun uçuş olarak tarihe geçen şirket 2018 yılında
kadın kaptan pilot sayısını 178’e çıkardı. Bu sayı THY’de 2018 yılındaki toplam
pilot sayısının 3.8 % i olarak açıklandı. Ancak şirket önümüzdeki yıllarda
kadın kaptan pilot sayısını arttırarak, Avrupa’da 4.5 % olan kadın kaptan pilot
oranının üzerine çıkmayı hedefliyor.
Atatürk
bir çok engele karşın Türk kadınına kazandırdığı haklar sonrasında her alanda gelişen,
günümüz Türk kadınlarının fırsat verildiğinde tüm iş kollarında üstün başarılar
sağladığına şahit olsaydı ve Türk Kadınının kullandığı uçaklarla kıtalar
arasında uçsaydı, sanırım en az bizim kadar Türk kadınlarıyla gurur duyardı.