SADECE GİDİŞ BİLETİMİ ALDIM VE
GİTTİM...
Banu Akgün, gezgin bir kadın. Finans sektöründe 15 yıl Factoring konusunda
çalıştı, ardından 5 yıl profesyonel bir koçluk şirketi bünyesinde bireysel ve
kurumsal koçluk danışmanlıkları ve eğitimleri verdi.
2018 yılında profesyonel çalışma hayatından emekli olup uzun soluklu
gezginlik hayatına başladı. Bir kadın gezgin olarak farkı, gittiği yerlerde yaşam
deneyimi edinmek istemesi; artık on, on beş aylık uzun gezilere çıkıyor ve
gittiği yerde o yerin yerli halkıyla birlikte yaşıyor. Kendisiyle çalışırken
başladığı gezilerini ve en son yaptığı on aylık Latin Amerika gezi/yaşam
serüvenini sizin için dinledim.
- Öncelikle bize gezgin olmaya ne zaman ve nasıl karar verdiniz anlatır
mısınız, profesyonel çalışma hayatınız
boyunca gezgin olmak hedeflerinizde var mıydı?
- Aslında aktif çalışma hayatımın
ilk yıllarından itibaren gezgindim zaten, ama çalışırken her şeyi bırakıp
gitmek zaman ve para anlamında kolay değildi. Çalışırken gezmelerim öncelikle doğayı fotoğraflama gezileri olarak
başladı. İş yaşamındayken tatil günleri ve izin günleri en değerli seyahat
günleridir; ben de hemen her fırsatta o günleri değerlendirdim. Dolayısıyla
uzun zamandır geziyorum. Tabi bu son gezim hepsinden başka, kesintisiz 10 ay
sürdü. Bunun nedeni artık emekli olmam ve zaman anlamında
rahat olmam.
İlk yurtdışı deneyimim 1991 yılında 25 yaşındayken, iki yıl boyunca Londra’da
dil öğrenmek üzere yaşamamdı. Ben gezilerimi gittiğim yerde yaşamak ve turistik
olarak ikiye ayırdım. Gittiğim yerde yaşayarak, oranın kültürünü, yaşam
şartlarını öğrenerek bambaşka bir
deneyim yaşadım ve her gence böylesi bir deneyimi öneriyorum.
Profesyonel çalışma hayatım boyunca ise Almanya, Fransa gibi Avrupa ülkelerinde
iş gezilerim oldu. İzinlerimde ise kısa gezi programlarımın yanı sıra üç haftalık gezilerim oldu. Ben çok gezmeyi
sevdiğim için 1993’te bir arkadaşım Tayland’a gidiyorum dediğinde ertesi gün üç
haftalık izinle onunla yola çıktım ve Tayland – Singapur – Malezya’yı gezdim,
sonra 1996 Peru – Bolivya; yine 3 haftalık izinle, 2000 yılında Avustralya –
Yeni Zelanda yine 3 haftalık bir izinle aralarda yine kısa gezi fırsatlarını
değerlendirdim; örneğin en merak ettiğim ülkelerden İspanya ve Portekiz gibi
ülkelere kısa süreli gezilerim oldu. Ayrıca iki seyahatim dışında tüm seyahatlerimi
yalnız yaptım, hep tek başına bir kadın olarak gezdim.
Şimdiki gezilerim farklı, artık özel bir dönem her şeyi bırakıyorum ve
gidiyorum deme özgürlüğüm var.
- Gezilerinizden
önce nasıl bir hazırlık yaparsınız? Gezilerinizi planlamak size ne gibi
faydalar sağladı?
Seyahatten önce gideceğim
yere dair araştırmalarımı yaparım. Görmek istedim yerleri önceliklendirmek için
en fazla bilgiye ulaşmaya çaba gösteririm. Vaktime göre gideceğim yerleri ve
nasıl gideceğimi planlarım.
Seyahatim öncesi bunları
planlamayı her zaman faydalı buluyorum. Bu şekilde hem zamanı, hem bütçeyi daha
iyi organize edebiliyorum.
Ama yola çıktığım andan
itibaren her şeyi akışına bırakırım. Sanırım en zevkli olan kısmı burası benim
için.
- Ben de bu yıl ilk olarak sizin gibi yalnız
geziler yapmaya başladım, başında planlı gezmeyi düşünsem de, gezi sırasında
plansız karşıma çıkan fırsatları değerlendirerek planımda olmayan yerleri
gördüm, gerçekten çok zevkliydi, bence de gezinin sürprizlerine açık olmak
gerek, işin keyfi burada sanırım.
- Seyahat
esnasında dinç kalmak için neler yaptınız, nasıl beslendiniz, su ihtiyacınızı
gönül rahatlığı ile nasıl karşıladınız?
- Özellikle uzun süreli gezilerde
bu konu önem kazanmakta. Latin Amerika gezimde düzenli olarak yaptığım en
önemli şey yürüyüştü. Beslenme ve su ihtiyacının karşılanması çok önemli. Gezim
esnasında bir zorluk çekmedim, alışık olduğum saatlerde; sabah öğle ve akşam
öğünlerimi yedim. Suyum zaten sürekli yanımdaydı. Genelde suyumu marketlerden
satın almaya dikkat ettim.
- Ben
sizi gap.in.time adlı bloğunuzdan takip ediyorum.
Bloğunuzda
gezilerinizi kendi çektiğiniz fotoğraflarla birlikte okuyucularınızla
paylaşıyorsunuz ve bu paylaşımlarınızı üç farklı dilde yapıyorsunuz, bloğunuz
sayesinde dünyanın farklı yörelerinden sizi takip edenlerle iletişiminiz var
mı?
-Evet
haklısın gezi notlarımı ve fotoğraflarımı paylaştığım bir bloğum var. Gittiğim
yerlere, deneyimlerime dair yazılarımı paylaşıyorum. Bunu yapmak istedim çünkü
ben de gezime çıkmadan önce çok sayıda blog okudum. O yollardan geçmiş
kişilerin tecrübelerinden yararlandım. Bu nedenle bloğumun farklı dillerde
olmasını istedim. Benim gezdiğim yerleri gezecek tüm turistlere faydalı olmayı
istediğim için bloğumun üç dilde olmasını istedim.
ARTIK DÜNYAYI YAN ÇEVİRİYORUZ...
- Benim için çocukluğumdan beri en ilginç yerlerden biri
Ekvator Bölgesidir. Bu ilginç bölgede
dolaşmak insana farklı bir duygu veriyor mu? O bölgenin iklimi ve yaşam
şartları ile diğer bölgelerdeki iklim ve yaşam şartları arasında belirgin
farklılıklar var mı bize kısaca anlatır mısınız?
-Ekvator’a
ben Mayıs ayının sekizinde girdim, Kolombiya’dan; kara sınırından girdim,
kuzeyden kara sınırından girip tüm ülkeyi geçip güneyde Peru sınırından çıktım.
Tüm ülkeyi Ant Dağları üzerinden geçtim. Tam Ekvator çizgisi üzerinde dokuz
katlı bir Anıt var, burası Kayanbe bölgesi, burada çok yüksek bir direk var,
öyle yüksek ki kadraja sığmıyor ve o direk tam Ekvator çizgisinin üstünde.
Dokuz katlı bu Anıt aslında bir müze ve 250m Ekvatorun güneyinde yer almakta.
Ekvator çizgisinde bir çocuk bana bu Anıtın tepesinde duran ‘’Yan Yatmış Dünya’’
nın yeni bir harita görüşü olduğunu anlattı. Artık ‘’Dünyayı Yan Çeviriyoruz’’
diyorlar ve dünya haritasına farklı açıdan bakmak gerektiğini söylüyorlar. Dünya
haritasında kuzey yarım küreyi yukarıda, güney yarım küreyi aşağıda görmeye
alışkınız ama uzayda kuzey yukarıda güney aşağıda değil ki... Bu yeni bakış
açısı ile yerküreyi ekvator çizgisini dikeye getirecek şekilde çeviriyorlar,
böylece kuzey kutbu kuzey yönünde, güney kutbu güney yönünde oluyor. Ve dünya
batıdan doğuya dönerken, doğuda gün doğumunu, batıda gün batımını görüyoruz.
Bence de dünya bu şekilde yan yatınca daha anlamlı oluyor sanki. (bilgi
için www.quisato.org)
Ekvator Bölgesi günün güneş
gören saatleri açısından beni çok etkiledi. Kolombiya ve Ekvador' da bu süre
tam 12 saat. Sabah 6'dan akşam 6'ya. Şansıma ben Meksika'dayken Ekim Kasım
Aralık ayları ve Peru'dayken Haziran Temmuz ayları yine günde 12 saat Güneş
gören günlerdi. Böyle olunca gezim boyunca hep bu şekilde geçti ve hep
akşamları 18.00 - 18.30 civarı hava karardı.
Tropikal bölgeler olması nedeniyle hava sıcaklığı ve nemi de tropikal özellik gösteriyor. Öğleden sonraları belli saatlerde başlayan yağmur benim için çok ilginçti. Hiçbir zaman çok soğuk olmayan (Ant’larda değilseniz) ılıman hava karakterinin, gündüzleri sıcak bir iklim ve çevreye hakim olan latin müziğinin insanların üzerinde olumlu etkileri olduğunu düşünüyorum, gezdiğim tüm ülkelerde herkes güleç yüzlü, insanlar bolca müzik dinlemekte. Çok küçüklükten dans öğrenmeye başlıyorlar ve anında dans ediyorlar.
Mayıs ayında Ekvator'daydım
biliyorsun. Mayıs ayı Adalara gitmek için iyi bir zaman mıdır diye araştırdım.
Dünyadaki birçok yer gibi orası da Noel, yılbaşı, paskalya tatili gibi
zamanlarda yüksek sezon. Hem çok kalabalık hem çok pahalı. Mayıs ayı tam da bu
açıdan en uygun zaman. Diğer bir konu da Mayıs ayında Adadaki birçok kuş kuluçkada
oluyormuş. Adalarda geçirdiğim her gün birbirinden güzel geçti hayatımda
görmediğim kuşları gördüm hayatımda görmediğim köpek balıklarını gördüm. Birkaç
kez şnorkelle dalış yaptım. Bu dalışların birinde çevrede çok sayıda pelikan
vardı ve avlanıyorlardı. Ben de su altında durup onların suya girişlerini
izledim. Boğa yılanlarının yemek yedikten sora ağaca çıkıp bir dalda yemeğini
hazmettiği zamana tanık oldum, yılanın bedenin altındaki derinin enfes
renklerini gördüm. Gezi tam bir belgesel tadında geçti.
- Kasım
ayının ortasında sizinle bu yaz havasında deniz kenarında keyifli bir sohbet
ediyoruz ama aslında yaşadığımız küresel iklim değişikliğinin bir sonucu, siz Latin
Amerika kıtasında iklim değişikliğini fark ettiniz mi?
-Ant Dağları Şili’den
başladığımızda doğuya uzanıyor, bu ince ülkeden yukarı çıktıkça Peru’da Pasifik
denizine paralel olarak batıya uzanıyor.
Peru’da dağlar 4000 metre yüksekliğe ulaşıyor ve Ekvator’a ilerledikçe Ant Dağları
yukarı doğru kıvrılıyor, tam Ekvator’da bir kavis alıyor. Ekvator’un Ant
Dağları üzerindeki yerleşim birimleri 4000 -5000 metre yükseklikte, örneğin Kito
şehri 2800 metrede; şehre kurulan teleferik sistemi ile ulaşılıyor, daha yukarılara
yine teleferikle gitmek gerekiyor. Ekvator’un en önemli özelliği sayısı 100’den
fazla olan yüksek dağları ve bunlardan 80 tanesi neredeyse hala aktif volkanik
dağ. Yani yerli halk hala aktif volkanik dağlarda yaşıyor. Kolombiya sınırına
gelince orada Ant Dağları üçe ayrılıyor, coğrafya tamamen değişiyor, Ant’ ların
boyları kısalmaya başlıyor.
Peru’da bu yüksek dağlar arasında 4-5 volkanik göl var. Hayatımdaki
ilk buzulumu gördüm, oralara 4800 metreye kadar araçlarla gidiliyor sonrasında
5000 metrelere çıkmak istersen yürümek gerekiyor, ben oralarda buzulu
gördüğümde aynı bölgede eskiden gördüğüm buzul fotoğrafları aklıma geldi ve
işte tam orada iklim değişikliğinin ne olduğunu ve zamanla hayatımızı nasıl
etkileyeceğini anladım.
Bizim bugün bu Kasım ayında İstanbul’da yaz yaşamamız
işte tam da iklim değişikliğinin bir sonucu dediğin gibi. Orada da bana 25
yaşında bir rehber anlattı onun çocukluğunda benim bu bölgeyi gezdiğim dönem
olan şubat ayında şakır şakır yağmur yağarmış, oysa bizim dolaştığımız dönemde
yağmur neredeyse hiç yağmadı. İklim değişikliği dünyadaki her şehir aslında
yaşıyor ama insanlar bu değişikliği henüz tam fark etmiyor ne yazık ki.
10 GÜNDE GALAPAGOS
- Bloğunuzda benim ilgimi çeken yazılarınızdan biri de 10
günde Galapagos Adaları oldu. Galapagos Adaları gezinizde başınıza gelen en
ilginç anınızı bizlere anlatır mısınız ? 10 günde plan yapmadan Galapagos
Adalarını gezdiniz, keşki daha fazla vaktim olsaydı şunları da yapardım
dediğiniz neler kaldı bizlerle paylaşır mısınız?
-Galapagos’a gitmeden uzun
bir hesap yaptım ve arada çok fazla bir fiyat farkı olmaması, natüralistlerin
gezi boyunca rehberlik etmesi ve ulaşım anlamında gemilerin kullanılması benim
bir cruise gemisinin turu ile seyahat etmeme neden oldu. Tura katılanlar
genelde Amerikalı turistlerdi.
Galapagos Adalarında olmak
beni çok heyecanlandırdı. Bu adalar birçok endemik türü barındırdığı için çok
özel.
- Ben Kolombiya
ile ilgili çok şeyi merak ediyorum. 90 günde Kolombiya turu yapmak hayatınıza
nasıl bir katkı sağladı. Böyle bir tur sonunda hayatınızda ne gibi değişiklikler oldu? Kolombiya’da sizin en çok
beğendiğiniz yer neresi oldu? Kolombiya tarafında tavsiye edeceğiniz yerler var
mı? Varsa nereler?
-Kolombiya
gezdiğim ülkeler arasında en sevdiğim ülke oldu. En tropik ülke olarak
Kolombiya çıktı karşıma. Binlerce çeşit meyve, tropikal meyvelerin hemen
hepsini denedim. Nar, mandalina karışımı gibi gözüken meyveler rengârenk ve
enfes tatlarıyla benim en favori yiyeceklerim arasında yer aldı. Gradaniya diye
bir meyve vardı ki, unutulmaz tadıyla hala aklımda kaldı. Ayrıca kuş
çeşitliliği ile Kolombiya dünyada ikinci sırada. Birbirinden güzel farklı
renklerde, boylarda, çeşitlerde kuşlar her yerde. Bir şehirden diğerine
giderken otobüsün geçtiği yemyeşil bir dağ doğası içinde inişli çıkışlı
yollardan geçip giderken binlerce farklı renkte canlı ve bitki görmek müthiş
bir keyif. Kaldığınız hostelde bile bahçede otururken öyle farklı renkte ve
şekilde kuşa rastlıyorsunuz ki, benim günümün nerdeyse yarısı bahçede o kuşları
izleyerek geçti diyebilirim. İşte o bahçede elimde kameramla bol bol kuş fotoğrafı
çektim. Kolombiya’da kuşlar beni benden aldı diyebilirim. Özetle bu güzel
ülkede karlı dağlar hariç hemen her doğal güzellik var. Kolombiya'da ilk
gittiğim yer ülkenin orta bölgesiydi. Buralar yemyeşil kahve ekili çiftliklerle
doluydu. Kolombiya Amazon bölgesi de oldukça geniş. Ayrıca çölleri ile de ünlü
bir ülke. Bir de tabii ki Karayip sahilleri ve Pasifik kıyıları var. Gezecek o
kadar çok yer var ki...Ben 90 günlük vize süremin tanımını kullandım. Hatta bir
ara ülkeye giriş çıkış yaparak biraz daha kalmayı dahi düşündüm ancak daha
sonra yolcu yolunda gerek diyerek yoluma devam ettim.
Kolombiya’da gezdiğim yerler arasında en çok sevdiklerim La Guajira (Karayipler ve çöl bir arada), Amazon ormanları, Mavecure, Kafeteria bölgesi, Guatape, Salento, Jardin...
Kolombiya’da gezdiğim yerler arasında en çok sevdiklerim La Guajira (Karayipler ve çöl bir arada), Amazon ormanları, Mavecure, Kafeteria bölgesi, Guatape, Salento, Jardin...
- Cuyabeno doğal parkında amazon keşif
gezisi yapmak insanı nasıl değişik hissettiriyor çok merak ediyorum?
-Cuyabeno doğal parkındaki Amazon keşif gezisi beni Amazon
faunasına daha da yakınlaştırdı. Daha önce hiç görmediğim boğa yılanları başta
olmak üzere çok sayıda maymun ve her biri birbirinden farklı renkte ve
güzellikte kuşlar, kelebekler gördüm. Ayrıca Amazon gezilerinde yollar nehir. Karadan
Ekvotar’ a girmek için bir süre karadan gidip tekneye geçerek, o tekne içinde
orman içindeki nehirde dolaşmak Amazon gezisi yapmak demek. Küçük motorlu, o tahtadan
yapılmış kanolarda nehirde yolculuk yapıyorsunuz, bu zaten başlı başına bir
değişiklik. Amazonun içinde olmak J
Biz nehirde tur yaparken teknede bir tekneyi kullanan kişi bir de
natüralist denen bir rehber vardı, natüralist teknede tur yapanlara doğa ve
bölgelerdeki hayvanlarla ilgili bilgi veren kişi. Bu natüralistler iki yılda
bir sınava giriyor ve sürekli bilgilerini tazeliyorlar. Yani sıradan
rehberlerden çok farklılar. Tekneler hep ağaçtan yapılma ve kullananda
natüralistte doğaya o kadar hakim ki, nerede motorun sesinin kapanması
gerektiğini biliyorlar ve uzakta gördükleri hayvana yavaş yavaş yaklaşıyor böylelikle
turistlerin fotoğraf çekmesine ve o şahit olduğumuz doğa olayının detaylarını
öğrenmemize fırsat veriyorlar. İşte Amazon gezisi denen tam bu.
Kitaplarda teorik olarak okuduklarımız ve gördüklerimizden gerçek
yaşadıklarımız o kadar farklı ki, o teknede gördüklerimiz tam bir belgeselde
yaşamak gibi.
SEYAHAT ETMEK İÇİN DİL BİLMEK...
-Biz gençlerin düşüncesine göre seyahat etmek için dil bilmek önemlidir.
Özellikle uzun süreli kalacağınız bölgenin dilini bilmek kolaylık sağlar, siz
Latin Amerika’ya giderken İspanyolca biliyor muydunuz, dil sorununu nasıl
çözdünüz?
-Dil
bilmek iyi olur ama dil bilmemek seyahate çıkmanın önüne geçmemeli. Bu
bölgelerde İngilizce bir insan sayısının çok olmadığını öğrenmiştim. Benim
niyetim de İspanyolca öğrenmekti zaten. Ben de bunu avantaja çevirdim ve kendim
çalışarak, ara ara da ders alarak İspanyolcamı işime yarayacak seviyeye kadar
getirdim.
- Gezinizi nasıl sonlandırdınız anlatır
mısınız?
-Gezimi
bir buçuk yıl planladım ama on ayda geri döndüm çünkü orada kış başlıyordu ve
kendimi yorgun hissettiğim bir anda dönüş planı yapmama neden oldu. Dönüş biletimi
aldıktan sonra bir turiste dönüştüm, son 20 günümde kalan her yeri görmek için
koşturdum ama onun da farklı bir keyfi vardı. Gezim boyunca en önemli avantajım
bedenim benimle ahenkle bu seyahati yapmama izin verdi, önemli sağlık sorunu
yaşamadım. Fiziksel olarak kondisyonum iyiydi. Ailemle genel olarak whatsapp
üzerinden sürekli sesli mesajlarla iletişim halindeydik, böylelikle seyahatimi
uzun sürdürebildim.
- Kadınlara
seyahatlerini en doğru ve verimli şekilde planlama konusunda neler önerirsiniz?
-Seyahat
etmek isteyenler için gereken iki şey para ve zaman ve bu ikisinin aynı anda
olması gerekiyor. Gidilmek istenen yeri iyice araştırmak ve güzel bir planlama
zaman ve maliyetlere olumlu katkı yapar. Eğer zaman açısından bir kısıt yoksa
yüksek sezon dışındaki zamanlar en iyisi. Ben de öncelikle seyahat gezi
blogları okuyorum, tur şirketlerinin tur programlarını okuyorum. Buradan
edindiğim bilgiler özellikle izlenecek rota hakkında faydalı oluyor. Bazen
kendin gezmek bazen turla gezmek avantajlı. Güncel bilgiye ulaşım için de
sosyal medya seyahat gruplarını takip ediyorum.
Her ne kadar bilgi toparlarsan toparla gerçek hiç bir zaman aynı değil...
-Siz
olsaydınız kendinize son olarak bu gezinizle ilgili ne sorardınız?
-Ben
kendime öncelikle daha iyi plan yapabilir miydin diye sorardım, bir de oraya
gitmeden oraları gidip görenlerle yeteri kadar konuştun mu diye sorardım. Ben
mümkün olduğu kadar çok kişiyle konuştum ama özellikle benim gezi tarzımda
gezen daha fazla kişiyle konuşurdum. Bazen bana verilen bilgiler tam doğru
olmadı, onların kendi bakış açısıyla aktardığı bilgiler benim bakış açıma göre
farklı olabiliyordu. Ben aldığım bilgiler sonrası gitmemeye karar verdiğim
yerlere sonradan gittim ve anlatılanlarla hiç alakası olmayan güzellikler
yaşadım.
Özetle; her ne kadar bilgi toparlarsan
toparla gerçek hiç bir zaman aynı değil. Gerçek herkesin bakış açısına göre
değişiyor. O zamanki bilgileri o zamanki şartlarla değerlendirip gezini adım
adım planlamalısın.
Bu güzel söyleşi ve bana vakit ayırdığınız için size çok teşekkür ederim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder