23 Mart 2019 Cumartesi

KERVANLAR ŞEHRİ SAFRANBOLU ‘’DÜNYA MİRASI LİSTESİ’’ NDE.

KERVANLAR ŞEHRİ SAFRANBOLU

‘’DÜNYA MİRASI LİSTESİ’’ NDE.

Osmanlı İmparatorluğu içinde bilinen tarihi 11.yüzyıla kadar uzanan Safranbolu; özellikle 13.yüzyıldan tren yolu ağının başladığı 19 yüzyıla kadar Doğu-Batı ticaret yolunun önemli bir KERVAN ŞEHRİ olarak tarihte yerini aldı. Karadeniz’in giriş kapısı olarak bilinen Safranbolu, ticari kervanların ilk konaklama yeridir.

1322’de inşa edilen Süleyman Paşa Medresesi’nden başlayarak 17.yüzyıla kadar inşa edilen Safranbolu camileri, hamamları ve konakları Osmanlı Dönemi’nin en önemli mimari özelliklerini günümüze taşımaktadır.

Safranbolu üç tarihi bölgeden oluşur; birinci bölge Pazar yerinin kurulu olduğu şehir merkezi, Çukur olarak bilinir. Çukur, iki nehrin kesişmesiyle oluşan üçgenin içinde, şehrin en alt merkez noktasıdır. Bölge konaklar ve yerli zanaatkarların atölyeleri ile çevrilidir. Gayrimüslimlerin yaşadığı bölge olan Kıranköy tarihi esnaf dükkanları ve üzerinde esnafların evlerinin bulunduğu binaları ile mimari olarak antik Avrupa kent yapısına benzer bir mimari yapıya sahiptir. Çukur’daki ahşap mimarinin Kıranköy’de yerini taş binalara bırakması Osmanlı döneminde müslüman ve gayrimüslim halkın yaşam şekline örnek vermektedir.
Safranbolu’nun Kuzeybatı hattında yer alan Bağlar (Şarap bağları) bölgesinde ise büyük bahçeler içerisine oturtulmuş tarihi evler güneye bakar ve halkın yazlık yerleşim yeridir.

Tarihi dokusu,caddeleri,evleri,tarihi lezzetlerinin korunması ve gelecek nesillere ulaşması için 1994’te UNESCO ‘’Dünya Mirası Listesi’’ ne giren Safranbolu her binası, her camisi, her taşı ile size ayrı bir hikaye anlatır.

Safranbolu’da ilk görülmesi gereken mekanlar

Bence Safranbolu gezi rotasının başında Cinci Han ve Hamamı gelir. Cinci Han ve Hamamı, Safranbolu bölgesinde yetişen Kazasker Cinci Hoca tarafından 1645 yılında yaptırılan han ve hamam; bir tarihte Safranbolu bölgesini İpek Ticaret yolunun durağı haline getirdi. 2 kat ve 63 odadan oluşan yapı günümüzde otel olarak hizmet verir. Alt katında bir restoranı, en üst katında ise seyir terası vardır.

Safranbolu Tarihini öğrenmek isteyen Kent Tarihi Müzesine...

Eski Hükümet Konağı olarak hizmet veren konak, Kastamonu Valisi Enis Paşa ile İlçe Kaymakamı Ahmet Bey’in girişimleri ve Safranbolu halkının yardımıyla müze olarak yeniden inşa edildi (1904-1906), eski dönemlerden bu yana askeri ve idari merkez olarak kullanılan ‘’Kale’’nin üzerinde bulunmaktadır.
Tamamen kesme taşlardan yapılan bina, 800 metrekare kapalı bir alana ve bir de mahzen bölümüne sahiptir. Bina tarih içinde askeri, mülki ve adli yönetim merkezi olarak kullanıldı. 19 Ocak 1976 tarihinde çıkan büyük yangına kadar Hükümet Konağı olarak hizmet verdi. 2000-2006 yılları arasında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından restore edildi. Eski Hükümet Konağı, 8 Şubat 2007 tarihinde Kent Tarihi Müzesi olarak hizmete açıldı.
Kent Tarihi Müzesi, Safranbolu şehrinin kültürel, tarihsel, sosyal ve ekonomik zenginliğini tanıtmak ve yarının kentlerine yol göstermek amacıyla Safranbolu ile ilgili her türlü bilgi, belge, eşya, görsel malzeme, ses ve görüntü kayıtlarını bünyesinde bulundurmak; bu verilere dayalı olarak geçici ve sürekli sergiler düzenlemek amacıyla kuruldu.

Müzenin 1. Katı çok önemlidir, çünkü buradaki salonda Cumhuriyet Dönemi’ne ait eserler sergilenir. Fotoğraflarla Safranbolu Salonu, kentin özeti şeklindedir, mekanda Osmanlı döneminden Cumhuriyet Dönemi’ne kadar uzanan Safranbolu tarihi ile ilgili bilgiler görsel detaylarla aktarılır.

Ayrıca müzenin zemin katında Safranbolu’da Ticari Hayat ve Geleneksel El Sanatları hakkında fotoğraflı bilgiler bulunmaktadır. Şekerci, Baharatçı, Bakırcı, Kalaycı, Esnaf Kahvesi, Ahşap işçiliği gibi Safranbolu tarihinde önemli yer alan esnafların çalışma ortamları özgün canlandırma tekniğiyle izleyicilere sunuldu.

Ülkemizdeki en eski çalışır durumda olan saat kulesi Safranbolu Saat Kulesidir, saat kulesi müze dahilinde ziyaret edilir ve kulenin bahçesinde ülkemizdeki kulelerin mini maketlerinden oluşan bir de sergi vardır.

2015 – 2018 yılları kıyaslandığında Safranbolu’ya gelen turist yapısındaki ilgi çeken değişim.

Safranbolu Kültür ve Turizm Bakanlığı Turist İstatistikleri’ nden alınan bilgilere göre Safranbolu’yu  2015 yılının ilk 6 ayında ziyaret eden turist sayısı ile  2018 yıllının ilk 6 ayında ziyaret eden turist sayısı arasında dikkat çeken bir dalgalanma göze çarpmakta.

2015 yılında ilk altı ayda Safranbolu’yu ziyaret eden yerli turist sayısı 91.231 iken, yabancı turist sayısı ise 23.826 kişi. Toplamda 115.060 turist.

2018 yılında ise Safranbolu’yu ziyaret eden yabancı turist sayısında 48.3 % oranında artış yaşanırken. Yerli turist sayısı 1.4 % düştü. 46.118 yabancı turist, 89.897 yerli turist ile Safranbolu’yu ziyaret eden turist sayısı toplamda 15.4 % artarak 136.015 turist oldu.

Bu veriler Safranbolu’yu ziyaret eden toplam turist sayısı arttığı halde bu artışın büyük bölümünün yabancı turistlerden kaynaklandığını göstermekte.

Yabancı turistlerin büyük bölümünü Çinliler ve Tayvanlılar oluşturmakta, Amerikalılar da onları izlemektedir.





Safranbolu’ da nadide bir Gül... Gülevi Konağı

Safranbolu gezimde elbette eski bir Safranbolu Konağında konakladım. Yaşatarak yaşatma projesi olarak ortaya çıkan Gülevi Safranbolu, sahipleri Yüksek Mimar İbrahim Canbulat ve sevgili eşi Gül Canbulat  18.yy dan üç Osmanlı konağını satın alıp restore etmiş ve işletmesini de üstlenmişler. 2001 yılından beri Safranbolu’da yaşıyorlar.

Gülevi Safranbolu’da sanki tarihte bir yolculuk yaptım ve 18.yy havasını soludum, ahşap konakta hayatımda uyuduğum en güzel uykulardan birini deneyimledim.


Beni Safranbolu tatlarıyla ve safranla tanıştıran ve Gülevi’ nin yeniden yaratılması projesinin sahibi İbrahim Canbulat ODTÜ mezunu, uzun süre ODTÜ’de öğretim görevlisi olarak çalıştı. Safranbolu’da yaşadığı evi Macunağası İzzet Efendi Konağı’nı da restore etti ve bu restorasyonu ile 2006 Türkiye Mimarlar Odası’ndan Koruma ve Yaşatma Dalında ödül aldı. İbrahim Canbulat halen Karabük Üniversitesi, Safranbolu Fethi Toker Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi’nde mimari tasarım dersleri veriyor.

Safranbolu lezzetleri denince ilk akla gelen:
                                                                       Pilavın yanındaki altın...Zerde ....
Yüksek Mimar İbrahim Canbulat mesleğinin yanı sıra aynı zamanda iyi bir gurme ve özellikle Safranbolu’ya özgü yemekleri de pişiriyor. Kendisiyle  Safranbolu’nun özellikleri ve Safranbolu yemekleri ile ilgili sohbetimiz sırasında, yediğimde çok beğendiğim, farklı bir kokuya sahip safran ve zerdeden konuştuk.
    
Safran Çiğdemle yakın akraba olan bir bitki, anayurdunun Akdeniz ve İran olduğu sanılmakta. Ortalama 20-25 cm.ye kadar boylanabilen safran bitkisi Ağustos-Eylül  aylarında soğan  şeklinde ekildikten sonra Ekim ayında huni biçiminde mor çiçekler açıyor. Çiçeklerin tam ortasında üç parçalı, kırmızımsı turuncu tepecikler  yer  alıyor. Sabah güneş doğmadan toplanıp kurutulan ve baharat olarak kullanılan bu organlar bileşimindeki koyu sarı renkli boyama maddesinden ötürü içine katıldığı yiyeceği sarıya boyuyor, işte hem bu nedenle hem de çok değerli bir baharat olmasından safrana altın deniyor. Çiçekler açtıktan sonra tepecikler tek tek elle toplanıp kömür ateşinin üzerinde bal mumu ile karıştırılarak kurutuluyor. Yaklaşık 10 gram safran elde etmek için 1430 tepecik gerekli. Çok  pahalı ve değerli olan safran günümüzde özellikle İspanya, Fransa, Sicilya, İtalya, Keşmir ve İran’da üretiliyor. Ülkemizde ise Safranbolu’da bulunan safran üretimi İlçe Tarım Müdürlüğü ve Safranbolu Kaymakamlığı tarafından desteklenmekte.

Safran ile altın rengini alan pirinçli tatlı Zerde ise Osmanlı döneminde daha da ön planda. "Zerdesiz sünnet düğününe düğün denilmez" sözleriyle bilinen bu tatlı, gerçek safran, hakiki bal, pirinç, kuş üzümü ve nar ile ikram edilmekteydi. Zerde'nin günümüzde pek fazla yapılmamasının nedenleri arasında ise hammaddesini oluşturan Safran'ın kilogram bazındaki pahalılığı yer almakta.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder