21 Mart 2019 Perşembe

EL GRECO AMSTERDAM’ DA

                               

Nieuwe Kerk Kilisesi' nde El Greko Sergisi

Geçen bahar, Hollanda’ nın Başkenti Amsterdam’ daydım. Amsterdam ismi şehrin üzerine kurulduğu onlarca kanallardan gelir, şehir ilk kurulduğu zaman Amstel ırmağının üzerine kurulan su bendi ‘’Dami’’ olan Amstelredamme ismi zamanla Amsterdam’a dönüşmüştür.


Geliş Düsseldorf’ tan Amsterdam’a Flixbus Şehirlerarası otobüsleri ile üç saat sürüyor ve yol çok keyifli geçiyor. Almanya’dan Hollanda’ya geçtiğinizi etrafınızda gördüğünüz yeni ve bakımlı binalardan, toplu taşıma araçlarının fazlalığından, yemyeşil alanlardan ve mis gibi bir havadan anlıyorsunuz.

Hollanda, denize yakın ve küçücük bir ülke olmasına rağmen şehirleşme ve medeniyet anlamında Avrupa’ nın önde gelen ülkelerinden birisidir. Almanya ise daha sakin ve eskiyi koruyan bir ülkedir.


Ben Amsterdam’ da en çok özel gezi tekneleriyle ‘Kanal Turu’ yapmaktan keyif aldım. Çünkü şehrin her yerini kanallardan geçerek daha iyi görüyor ve evlerin özelliklerini, hikayelerini tekne içindeki rehberden dinleyebiliyorsunuz. Amsterdam’ ın en güzel özelliği her birinin kendine ait ilginç hikayesi olan, birbirine yaslanmış, yapışık sıra evlerinin bulunması ve şehrin içinde sokakların birbirine kanallarla bağlanmasıdır. Bu kanalların kurulmasının asıl amacı yük gemilerinin ülkeler arası ulaşımda bu kanalları kullanmaya ihtiyaç duymalarıdır.


Dikkatimi çeken bir başka konu ise Amsterdam’ da insanların ulaşımlarını genellikle bisiklet ile sağlamaları oldu. Şehirde neredeyse insan sayısı kadar bisiklet olması sokakta yürürken iki kat dikkatli olmanızı gerektiriyor, çünkü her an bir bisiklet sizi teğet geçerek yoluna devam edebiliyor.



Dom Meydanı, Amsterdam’ ın ana şehir meydanı ve meydandaki Dom’ un sembolü de ‘‘Yeni Kilise’’ adındaki tarihi bir kilise. Bu kilisede 18 Şubat – 9 Nisan tarihleri arasında ‘’El Greco’’ sanat sergisine rastlamam benim şansımdı ve ben de bu sergiyi zevkle dolaştım. Yeni Kilise, 14.YY’da Schonat ve Van Hagerbeer kardeşler tarafından inşa edilmiş,1976-81 yılları arasında ise bazı kısımlarında restorasyonlar yapılmıştır. Günümüzde ise kilise olarak değil, sergi yeri olarak hizmet vermektedir.


Şimdide sergisini dolaştığım El Greco’ nun hayatına biraz göz atalım istiyorum;

El Greco, 1541 yılında Girit Adası’nın Kandiye Şehri’ nin Fodele Köyü ’nde dünyaya gelmiş, Bizans sanatı ile küçük yaşta ilgilenmeye başlayan sanatçı,1566 yılında bir yelkenliye binerek Venedik Şehri’ne resim tahsili yapmaya gitmiş ama yaşının  25’ten büyük olması nedeniyle eğitim alamıyor sadece ünlü bir ustanın yanına girip çıraklık yapmaktan başka çaresi kalmıyor ve o da Tintorette ve Tiziano adlı sanatçılara olan hayranlığı nedeniyle Tiziano’ nun atölyesine girip ve onun eserlerini kopya ederek resim yapmayı öğreniyor. El Greco iki yıl Tiziano’ nun yanında çalıştıktan sonra Roma’ya geçiyor.

El Greco, İspanyol resminin kurucusu niteliğindeki  ilk eserlerinde kişiliğini iki esaslı noktada göstermiş. Konularını işlerken trajik görüş ve figürlerin deformasyonunda tutturduğu dikine uzatma yolu El Greco’ nun dünyada en ünlü İspanyol ressamı ünvanını kazanmasına neden oluyor.


Amsterdam’ ın kalbini sıcak bir günde dolaşabilmek, kafelerinde Hollanda Waffle yiyerek kahve içmek büyük bir şansken, bir de büyük ressam El Greco’ nun  sergisine rastlamak benim için iki kat değerli bir hediye oldu. Yolu Amsterdam’a düşenlere mutlaka El Greco’ ya bir ‘‘Merhaba’’ deyin derim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder